Saraybosna, yürüyerek gezmeyi en sevdiğim şehirlerden biri oldu. Bakırcıları, müzeleri, birbirinden güzel binaları, ülkemize yakın
damak tadı ve yaşadığı acılara rağmen hayat dolu kalabilmeyi başarması ile gidip görülmeyi fazlasıyla hakediyor.
Vizesiz gidilebilecek ülkeler arasında yer alması da cabası tabii :)
Turistik bir gezi için 2-3 gün, keyfini çıkarmak, bol bol yemek ve keyifli mekanlarını tanıyabilmek içinse 4-7 gün yeterli olacaktır.
Başçarşı
Otelimizi Başçarşı'da tutmakla çok iyi bir seçim yapmışız, penceremizde güvercinler, sabah gözümüzü açar açmaz güleryüzlü esnaf, bakırcılar çarşısına, sebile 2 dakikada yürüyebilmek güzel bir duyguydu.
Başçarşı, bana biraz Gaziantep'i hatırlattı, Arnavut kaldırımlı sokaklar, bakırcıların çekiç sesleri, el işi ürünler, trafiğe kapalı bir alan, birbirinden leziz mekanlar ve kalabalık.
Burası Saraybosna'nın tarihi merkezi sayılıyor. Eskiden Osmanlı çarşısı olarak anılıyormuş. Zaten içinde Osmanlı'ya ait birçok eser de bulunuyor. Geneli, Gazi Hüsrev Beye ait. 19 Yüzyılda çıkan büyük yangında ne yazık ki orijinalliğini kaybetmiş.
Evliya Çelebi "Başçarşı da 1080 dükkan bulunmaktadır. Bu dükkanlar güzellik sembolüdür ve etkileyici çarşının kendisi de bir plana göre inşa edilmiştir" diye yazmıştır seyahatnamesinde.
Başçarşı'da gezerken Boşnak böreğinin, klepe'nin ve cevapi nin tadına bol bol bakabilirsiniz. Hediyelik eşya dükkanlarının yanında yemek yiyebileceğiniz ve kahvelerinizi keyifle yudumlayacağınız mekanlar mevcut.
Saat kulesi de yine Başçarşıda bulunuyor.
Tarihi Sebil
Başçarşıdaki Osmanlı eserlerinden biri olan Sebil, mutlaka görülmeli diye okumuştum gitmeden ve sadece fotoğraf çekilmek için orada olmaya pek bir anlam verememiştim.
Çocuklu aileler özellikle okusun, sebilin etrafındaki güvercinlere mısır atarken çocuklar çok eğleniyor, siz de bol bol fotoğraf çekilebiliyorsunuz. Hoş sadece çocuklar değil anneler babalar da çocukluğuna dönüyor, örnek; biz :)
Biz başçarşıda en çok zamanı bir börekçide bir de sebilin etrafında geçirdik sanırım :)
Yolcuların su ihtiyacı için 1753 yılında Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış, zaman içinde zarar gören sebil en son 2006 yılında yenilenmiş.
Etrafında hediyelik eşya dükkanları ve kahveler bulunuyor. Turistleri izlerken mis gibi Türk çayınızı yada Bosna kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Kuşlara aldığınız mısırın bir tabağı 1 BAM (yani 2 TL gibi), gitmeden para bozdurun diye yazıyorum :)
Şehrin buluşma noktası olan sebilin en üst kısmına güvercinler konup pisletmesin diye demirler koymuşlar ama bu defa da minicik serçeler mesken tutmuş demirlerin arasını.
Şehrin buluşma noktası olan tahta kubbeli sebil görülecek keyifli yerlerden.
damak tadı ve yaşadığı acılara rağmen hayat dolu kalabilmeyi başarması ile gidip görülmeyi fazlasıyla hakediyor.
Vizesiz gidilebilecek ülkeler arasında yer alması da cabası tabii :)
Turistik bir gezi için 2-3 gün, keyfini çıkarmak, bol bol yemek ve keyifli mekanlarını tanıyabilmek içinse 4-7 gün yeterli olacaktır.
Başçarşı
Otelimizi Başçarşı'da tutmakla çok iyi bir seçim yapmışız, penceremizde güvercinler, sabah gözümüzü açar açmaz güleryüzlü esnaf, bakırcılar çarşısına, sebile 2 dakikada yürüyebilmek güzel bir duyguydu.
Başçarşı, bana biraz Gaziantep'i hatırlattı, Arnavut kaldırımlı sokaklar, bakırcıların çekiç sesleri, el işi ürünler, trafiğe kapalı bir alan, birbirinden leziz mekanlar ve kalabalık.
Burası Saraybosna'nın tarihi merkezi sayılıyor. Eskiden Osmanlı çarşısı olarak anılıyormuş. Zaten içinde Osmanlı'ya ait birçok eser de bulunuyor. Geneli, Gazi Hüsrev Beye ait. 19 Yüzyılda çıkan büyük yangında ne yazık ki orijinalliğini kaybetmiş.
Evliya Çelebi "Başçarşı da 1080 dükkan bulunmaktadır. Bu dükkanlar güzellik sembolüdür ve etkileyici çarşının kendisi de bir plana göre inşa edilmiştir" diye yazmıştır seyahatnamesinde.
Başçarşı'da gezerken Boşnak böreğinin, klepe'nin ve cevapi nin tadına bol bol bakabilirsiniz. Hediyelik eşya dükkanlarının yanında yemek yiyebileceğiniz ve kahvelerinizi keyifle yudumlayacağınız mekanlar mevcut.
Cevapi, bizim İnegöl köftesine benziyor |
Saat kulesi de yine Başçarşıda bulunuyor.
Tarihi Sebil
Başçarşıdaki Osmanlı eserlerinden biri olan Sebil, mutlaka görülmeli diye okumuştum gitmeden ve sadece fotoğraf çekilmek için orada olmaya pek bir anlam verememiştim.
Çocuklu aileler özellikle okusun, sebilin etrafındaki güvercinlere mısır atarken çocuklar çok eğleniyor, siz de bol bol fotoğraf çekilebiliyorsunuz. Hoş sadece çocuklar değil anneler babalar da çocukluğuna dönüyor, örnek; biz :)
Biz başçarşıda en çok zamanı bir börekçide bir de sebilin etrafında geçirdik sanırım :)
Yolcuların su ihtiyacı için 1753 yılında Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış, zaman içinde zarar gören sebil en son 2006 yılında yenilenmiş.
Etrafında hediyelik eşya dükkanları ve kahveler bulunuyor. Turistleri izlerken mis gibi Türk çayınızı yada Bosna kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Kuşlara aldığınız mısırın bir tabağı 1 BAM (yani 2 TL gibi), gitmeden para bozdurun diye yazıyorum :)
Şehrin buluşma noktası olan sebilin en üst kısmına güvercinler konup pisletmesin diye demirler koymuşlar ama bu defa da minicik serçeler mesken tutmuş demirlerin arasını.
Şehrin buluşma noktası olan tahta kubbeli sebil görülecek keyifli yerlerden.
Bakırcılar Çarşısı
Tıkır mıkır çekiç sesi ile bakırcılar çarşısı, rengi ve dükkanlarından taşan birbirinden güzel fincan takımlarıyla zevk alarak dolaştığım yerler arasında.
Fiyatlar dışarıya göre çok uygun değil, bizim Saraybosna'da sorduğumuz çoğu yerde fiyat değişmedi.
Gaziantep te ki bakırcılar çarşısında esnaf, burada hepsi bakır değil, turist için çakması satılıyor demişti, o yüzden burada aynı söz aklıma geldi, hepsinin bakır olup olmadığını anlayacak kadar usta değilim ama bakır renginin içinde dolaşmaktan çok zevk aldığımı biliyorum :)
Bu gördüğünüz cici kahve setinin fiyatı 30-35 BAM (yaklaşık 60-70 TL gibi)
Tıkır mıkır çekiç sesi ile bakırcılar çarşısı, rengi ve dükkanlarından taşan birbirinden güzel fincan takımlarıyla zevk alarak dolaştığım yerler arasında.
Fiyatlar dışarıya göre çok uygun değil, bizim Saraybosna'da sorduğumuz çoğu yerde fiyat değişmedi.
Gaziantep te ki bakırcılar çarşısında esnaf, burada hepsi bakır değil, turist için çakması satılıyor demişti, o yüzden burada aynı söz aklıma geldi, hepsinin bakır olup olmadığını anlayacak kadar usta değilim ama bakır renginin içinde dolaşmaktan çok zevk aldığımı biliyorum :)
Bu gördüğünüz cici kahve setinin fiyatı 30-35 BAM (yaklaşık 60-70 TL gibi)
Gazi Hüsrev Bey Cami, Medrese ve Saat Kulesi
Bosna sancak beyi olan Gazi Hüsrev, Osmanlı zamanında Başçarşıyı birçok eserle donatmış. Mimar Sinan'a yaptırdığı cami de bunlardan en önemlisi. Hüsrev beyin babası Boşnak, annesi Türk.
Cami ile ilgili bir inanış var; dış tarafında bulunan 2 adet metal oluklu çeşmenin birinden su içenlerin bu şehre yeniden geleceği, diğerinden içenlerin ise buradan biriyle evleneceği.
Biz hangisinin evlilik ile ilgili çeşme olduğunu bilemediğimizden, aşkımızı riske atmamak adına içmedik :)
Yaklaşık 500 yıldır, Hüsrev beyin vasiyeti üzerine öğlen namazlarının ardından hatim indiriliyormuş. Savaş zamanı bile bu değişmemiş, kendi mezarı da yine caminin avlusunda yer alıyor.
Medrese kısmı caminin karşı tarafında, buraya Kurşunlu Medrese de deniliyor. Osmanlı zamanında okul olarak kullanılmış, o zamanlar kütüphanesinde 50 bin kitap olduğu biliniyor.
Camiler, Saraybosna da bir hayli fazla, Ferhadiye Cami, Başçarşı Cami, Hünkar Cami de diğer önemli olanları.
Saat Kulesi ise, Gazi Hüsrev bey vakfı tarafından 17.yy da yaptırılmış.
Morica Han
Saraybosna da şu an kullanılan tek han burası. 17.yy da yapılan bu han, gelen Türklerin uğrak noktası, çünkü sürekli Türkçe ve Boşnakça şarkılar ve ilahiler çalınıyor. Han kısmı biraz ufak, yazın keyifli ama kışın içeri geçildiği için biraz boğucu olabiliyormuş.
Bosna sancak beyi olan Gazi Hüsrev, Osmanlı zamanında Başçarşıyı birçok eserle donatmış. Mimar Sinan'a yaptırdığı cami de bunlardan en önemlisi. Hüsrev beyin babası Boşnak, annesi Türk.
Cami ile ilgili bir inanış var; dış tarafında bulunan 2 adet metal oluklu çeşmenin birinden su içenlerin bu şehre yeniden geleceği, diğerinden içenlerin ise buradan biriyle evleneceği.
Biz hangisinin evlilik ile ilgili çeşme olduğunu bilemediğimizden, aşkımızı riske atmamak adına içmedik :)
Yaklaşık 500 yıldır, Hüsrev beyin vasiyeti üzerine öğlen namazlarının ardından hatim indiriliyormuş. Savaş zamanı bile bu değişmemiş, kendi mezarı da yine caminin avlusunda yer alıyor.
Medrese kısmı caminin karşı tarafında, buraya Kurşunlu Medrese de deniliyor. Osmanlı zamanında okul olarak kullanılmış, o zamanlar kütüphanesinde 50 bin kitap olduğu biliniyor.
Camiler, Saraybosna da bir hayli fazla, Ferhadiye Cami, Başçarşı Cami, Hünkar Cami de diğer önemli olanları.
Hünkar Cami (Fatih Sultan Mehmet Cami) |
Saat Kulesi ise, Gazi Hüsrev bey vakfı tarafından 17.yy da yaptırılmış.
Morica Han
Saraybosna da şu an kullanılan tek han burası. 17.yy da yapılan bu han, gelen Türklerin uğrak noktası, çünkü sürekli Türkçe ve Boşnakça şarkılar ve ilahiler çalınıyor. Han kısmı biraz ufak, yazın keyifli ama kışın içeri geçildiği için biraz boğucu olabiliyormuş.
Bezistan
Rüstem Paşa tarafından, Bursa ipeği satışı için yaptırılmış Bezistan, günümüzde çarşı ve Saraybosna müzesi olarak hizmet veriyor. Birbirinden güzel dükkanlar, yanyana, ışıl ışıl ziyaretçilerini bekliyor.
Svrzo Evi
Osmanlı evi örneklerinin arasında en bakımlı olanı burası, tahtadan yapılmış olan ev, modern olanlardan bir hayli farklı.
Logavina caddesi yakınlarında, Moriça Hanın arka tarafında yer alıyor. Başçarşıya yürüme mesafesinde.
Osmanlı evi örneklerinin arasında en bakımlı olanı burası, tahtadan yapılmış olan ev, modern olanlardan bir hayli farklı.
Logavina caddesi yakınlarında, Moriça Hanın arka tarafında yer alıyor. Başçarşıya yürüme mesafesinde.
Latin Köprüsü
1.dünya savaşının çıkma nedenini hepimize ezbere öğrettiler zamanında sanırım, hani Avusturya-Macaristan prensi Ferdinand ve hamile eşi Sofia, suikaste uğramıştı da ardından savaş başlamıştı. İşte o suikaste uğradığı köprü burası.
Aslında başka köprüden geçerken Cabrinoviç isimli genç el bombası atmış konvoya, arka arabaya isabet eden bombadan sonra Cabrinoviç, siyanür içip intihara kalkışmış.
Suiskastın bittiğini sanan düşes yaralananları ziyaret etmek istediğini söylediği için yeniden yola çıkmışlar,
Latin köprüsüne geldiklerinde ise bu defa Sırp milliyetçi Gavrilo Princip silahını çekip önce düşesi ardından da Ferdinand'ı öldürmüş. Reşit olmadığı için idam cezası verilemeyen Princip, neden olduğu savaşın bitmesine yakın hapiste veremden hayatını kaybetmiş.
Sırplar tarafından halk kahramını olarak görülen Princip'in heykellerinin dikildiği ve her yıl adına anma töreni düzenlendiği söyleniyor, ne kadar doğru bilemiyorum tabi.
Müzenin karşısında bulunan bu köprü, turistlerin uğrak noktası. Bu arada müzenin önünde Ferdinand'ın arabasının replikası bulunuyor. Biz resim çekilmekle yetinsek de aslında şehir turu yapılıyormuş kendisiyle.
Arabanın hemen karşısında bulunan Sarajevo yazısı ise tam instagramlık :)
1.dünya savaşının çıkma nedenini hepimize ezbere öğrettiler zamanında sanırım, hani Avusturya-Macaristan prensi Ferdinand ve hamile eşi Sofia, suikaste uğramıştı da ardından savaş başlamıştı. İşte o suikaste uğradığı köprü burası.
Çok minik kalmışız |
Aslında başka köprüden geçerken Cabrinoviç isimli genç el bombası atmış konvoya, arka arabaya isabet eden bombadan sonra Cabrinoviç, siyanür içip intihara kalkışmış.
Suiskastın bittiğini sanan düşes yaralananları ziyaret etmek istediğini söylediği için yeniden yola çıkmışlar,
Latin köprüsüne geldiklerinde ise bu defa Sırp milliyetçi Gavrilo Princip silahını çekip önce düşesi ardından da Ferdinand'ı öldürmüş. Reşit olmadığı için idam cezası verilemeyen Princip, neden olduğu savaşın bitmesine yakın hapiste veremden hayatını kaybetmiş.
Sırplar tarafından halk kahramını olarak görülen Princip'in heykellerinin dikildiği ve her yıl adına anma töreni düzenlendiği söyleniyor, ne kadar doğru bilemiyorum tabi.
Saraybosna turu yapılabiliyor bu araçla |
Müzenin karşısında bulunan bu köprü, turistlerin uğrak noktası. Bu arada müzenin önünde Ferdinand'ın arabasının replikası bulunuyor. Biz resim çekilmekle yetinsek de aslında şehir turu yapılıyormuş kendisiyle.
Dikkat edin çok sağlam değil :) |
Arabanın hemen karşısında bulunan Sarajevo yazısı ise tam instagramlık :)
Milli Kütüphane
Yerini tarif etmeme bile gerek yok o kadar gösterişli ki gördüğünüz an tanıyacaksınız zaten. Nehir kenarında bulunan kütüphane, savaştan önce çok kıymetli eserlere ev sahipliği yapıyormuş, Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan imparatorluğuna ait el yazması kitaplar süslüyormuş raflarını.
Eskiden belediye binası olarak kullanılan bina, Kuşatma başladığında ilk önce vurulan yerler arasında, 2 milyon kitap yanmış kül olmuş, birçok insan bu kitapları kurtarmaya çalışırken vurulup öldürülmüş.
Kovaçi Şehitliği
Sebil'den yolun karşısına geçip dümdüz yokuşu tırmanmaya başlayınca sağ tarafta kocaman, bembeyaz bir mezarlık göreceksiniz işte burası şehitlik. Savaştan sonra çoğu mezarlık şehitliğe döndürülmüş durumda.
Bu mezarlığın en önemli özelliği içinde Aliya İzetbegoviç'in de mezarının bulunması. Hepsinden yüksek ama sanki onlardan biriymiş gibi duran bir mezar onunki. 19 Ekim tarihinde buradaysanız anma töreni ile karşılaşabilirsiniz.
Mezarların hepsi bakımlı, içeriye şort, mini etek veya askılı ile girmek yasak, tabii giren çok turist gördüm o başka.
Her mezarda kimin yattığı girişteki tabloda mevcut. Huzurla uyusunlar inşallah.
Yerini tarif etmeme bile gerek yok o kadar gösterişli ki gördüğünüz an tanıyacaksınız zaten. Nehir kenarında bulunan kütüphane, savaştan önce çok kıymetli eserlere ev sahipliği yapıyormuş, Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan imparatorluğuna ait el yazması kitaplar süslüyormuş raflarını.
Eskiden belediye binası olarak kullanılan bina, Kuşatma başladığında ilk önce vurulan yerler arasında, 2 milyon kitap yanmış kül olmuş, birçok insan bu kitapları kurtarmaya çalışırken vurulup öldürülmüş.
Kovaçi Şehitliği
Sebil'den yolun karşısına geçip dümdüz yokuşu tırmanmaya başlayınca sağ tarafta kocaman, bembeyaz bir mezarlık göreceksiniz işte burası şehitlik. Savaştan sonra çoğu mezarlık şehitliğe döndürülmüş durumda.
Ortada gözüken metal başlıklı mezar; Aliya İzetbegoviç'e ait |
Bu mezarlığın en önemli özelliği içinde Aliya İzetbegoviç'in de mezarının bulunması. Hepsinden yüksek ama sanki onlardan biriymiş gibi duran bir mezar onunki. 19 Ekim tarihinde buradaysanız anma töreni ile karşılaşabilirsiniz.
Mezarların hepsi bakımlı, içeriye şort, mini etek veya askılı ile girmek yasak, tabii giren çok turist gördüm o başka.
Her mezarda kimin yattığı girişteki tabloda mevcut. Huzurla uyusunlar inşallah.
Aliya İzetbegoviç Müzesi ve Kuleler
Kovaçi şehit mezarlığından yukarıya doğru yokuşu çıkmaya devam edin, hemen bitiminde müzeyi göreceksiniz. Burası Saraybosna'nın eski şehir olarak bilinen kısmındaki Ploça ve Şirokac kapıkule askerleri kapısının yer aldığı noktada bulunuyor.
İzetbegoviç'in kullandığı eşyalar (özellikle sembol haline gelen beresi), aldığı ödüller, fotoğrafları gibi müze eserleri 2 kulede sergileniyor. Birinci kuleye çıkıp (çok yüksek değil) gezdikten sonra inip aradaki uzun ve daracık yolda yürüyorsunuz ve diğer kuleye çıkıyorsunuz.
Ömrünü; ülkesine ve halkı için daha iyi bir geleceğe adayan İzetbegoviç'in hayatı kronolojik sıraya göre yazı ve resimlerle anlatılıyor.
Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı olan İzetbegoviç'in hatıralarının, tarihi 2 taş kuleye konmasının bir anlamı da, onun hayatı boyunca mücadele ettiği "savunma ve özgürlük" kelimelerini vurgulamakmış.
Katar'ın verdiği gösterişli bağımsızlık madalyası ve Türkiye'nin verdiği ödülün yanısıra Erdoğan ile ilgili de bir yazı bulunmakta.
Kovaçi şehit mezarlığından yukarıya doğru yokuşu çıkmaya devam edin, hemen bitiminde müzeyi göreceksiniz. Burası Saraybosna'nın eski şehir olarak bilinen kısmındaki Ploça ve Şirokac kapıkule askerleri kapısının yer aldığı noktada bulunuyor.
İzetbegoviç'in kullandığı eşyalar (özellikle sembol haline gelen beresi), aldığı ödüller, fotoğrafları gibi müze eserleri 2 kulede sergileniyor. Birinci kuleye çıkıp (çok yüksek değil) gezdikten sonra inip aradaki uzun ve daracık yolda yürüyorsunuz ve diğer kuleye çıkıyorsunuz.
Bir kuleden diğerine yol |
Ömrünü; ülkesine ve halkı için daha iyi bir geleceğe adayan İzetbegoviç'in hayatı kronolojik sıraya göre yazı ve resimlerle anlatılıyor.
Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı olan İzetbegoviç'in hatıralarının, tarihi 2 taş kuleye konmasının bir anlamı da, onun hayatı boyunca mücadele ettiği "savunma ve özgürlük" kelimelerini vurgulamakmış.
Katar'ın verdiği gösterişli bağımsızlık madalyası ve Türkiye'nin verdiği ödülün yanısıra Erdoğan ile ilgili de bir yazı bulunmakta.
İnat Evi
Avusturya-Macaristan zamanında imar çalışmaları yapılmaya başlamış, şu anki Kütüphane eski zamandaki belediye binasının olduğu yerde bulunan bu evi satın almak istemişler. Fakat adam Boşnak ya inat mı inat, satmam Allah satmam diye diretmiş.
Para vermişler, almamış, hatırlı kişileri dinlememiş. Neyse akıllının biri o zaman tam karşıya taşıyalım diye teklif etmiş, o da düşünüp taşınıp kabul etmiş.
Şimdi eski evinin olduğu Milli Kütüphane ye bakıyor evi ve Boşnak yemekleri yapan bir restoran olarak hizmet veriyor. Bahçesinin manzarası çok keyifli, nehir manzarası görülmeye değer.
Biz burada Klepe (Boşnak mantısı) kalmadığı için, karışık dolma ve bey çorbası ısmarladık. Çorba enfesti ama dolmalar pek alıştığımız tarz olmayınca çıkıp başçarşıdaki börekçide devamını getirdik :) Obur muyuz neyiz?
Avusturya-Macaristan zamanında imar çalışmaları yapılmaya başlamış, şu anki Kütüphane eski zamandaki belediye binasının olduğu yerde bulunan bu evi satın almak istemişler. Fakat adam Boşnak ya inat mı inat, satmam Allah satmam diye diretmiş.
Para vermişler, almamış, hatırlı kişileri dinlememiş. Neyse akıllının biri o zaman tam karşıya taşıyalım diye teklif etmiş, o da düşünüp taşınıp kabul etmiş.
Şimdi eski evinin olduğu Milli Kütüphane ye bakıyor evi ve Boşnak yemekleri yapan bir restoran olarak hizmet veriyor. Bahçesinin manzarası çok keyifli, nehir manzarası görülmeye değer.
Biz burada Klepe (Boşnak mantısı) kalmadığı için, karışık dolma ve bey çorbası ısmarladık. Çorba enfesti ama dolmalar pek alıştığımız tarz olmayınca çıkıp başçarşıdaki börekçide devamını getirdik :) Obur muyuz neyiz?
Savaşta Öldürülen Çocuklar Anıtı
Ne yazık ki buraya gitmeye zaman bulamadık ama aklımın bir köşesinde duruyor hala. Savaştan sonra toplanan mermi ve kovanların eritilerek oluşturulduğu çemberde ayak izleri bulunuyor. Bu izler savaşta ölen çocukları simgelemek için, 1300 çocuğun arkadaşları tarafından yapılmış.
Ortada bulunun 2 cam heykel, çocuğunu kollarıyla sarıp korumaya çalışan anneyi temsil ediyormuş.
Kenarda bulunan silindirlerde tüm çocukların isimleri ve doğum-ölüm bilgileri yazıyor, silindirleri çevirdikçe hafif bir çan sesi duyuluyor.
Gördüğünüz gibi dersime çalışmıştım ama görmek bir daha ki gidişime kaldı.
Ne yazık ki buraya gitmeye zaman bulamadık ama aklımın bir köşesinde duruyor hala. Savaştan sonra toplanan mermi ve kovanların eritilerek oluşturulduğu çemberde ayak izleri bulunuyor. Bu izler savaşta ölen çocukları simgelemek için, 1300 çocuğun arkadaşları tarafından yapılmış.
Resim; mecburen; Google dan |
Ortada bulunun 2 cam heykel, çocuğunu kollarıyla sarıp korumaya çalışan anneyi temsil ediyormuş.
Kenarda bulunan silindirlerde tüm çocukların isimleri ve doğum-ölüm bilgileri yazıyor, silindirleri çevirdikçe hafif bir çan sesi duyuluyor.
Gördüğünüz gibi dersime çalışmıştım ama görmek bir daha ki gidişime kaldı.
Yaşam (Umut) Tüneli
4 koca yıl süren kuşatmada şehre ilaç ve yemek girmesine izin verilmemiş. Bombardımandan kurtulan insanların çoğu açlıktan ve hastalıktan ölmüş. Ee silahları da yokmuş tabii.
Savaşın bitmesine 1,5 yıl kala (keşke baştan yapsalarmış) bir grup mühendis toplanıp, şehrin tek zayıf noktası olan havaalanından geçme planları yapmış.
Sırplara çaktırmadan kazmalar küreklerle kazmaya, etrafını tahtalarla sağlamlaştırmaya başlamışlar, dize kadar gelen suya, çamura, ölüm korkusuna rağmen havaalanının altından geçen 800 metre uzunluğundaki umut tünelini sadece 4 ayda kullanıma açmışlar.
Savaşın seyrini bu tünel değiştirdi deniyor çünkü hem yiyecek hem de silah girişi sağlanmış.
Tramvayın ılıca istasyonunda indiğinizde Tünel e giden otobüslere binebilirsiniz. yaklaşık 10 dakika sonra Tünel durağında inip kısa bir yürüyüşle ulaşılabiliyor.
Biz Avio Ekspress isimli turizm firmasından, rehberli tur için kişi başı 15 Euro ödeyerek tur satın aldık. Taksi parası da aynı ücret tutuyor, biz aynı paraya rehber de tutmuş olduk.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki gerçek tünel güvenlik nedeni ile kapalı, havalimanının altından geçen bir tüneli açık tutmak da akla mantığa aykırı zaten.
Sadece birebir yapılmış, ufak bir kısmında yürüyebiliyorsunuz. Bilet ücreti yaklaşık 10 Mark (yaklaşık 20 TL) ve Euro geçmiyor sadece yerel para geçiyor aklınızda olsun.
İçeri girince bir salona alıyorlar bizi ve tünel hakkında kısa bir film izliyoruz, yapılırken ve açıldıktan sonra neler yaşanmış anlatılıyor. Gerçeğini de görmüş oluyoruz bu şekilde.
Saraybosna da yapılacaklar listenizin üst sırasına yazabilirsiniz Umut Tünelini, insanların çaresizlik karşısında neler yapabildiğini anlamak için en azından.
4 koca yıl süren kuşatmada şehre ilaç ve yemek girmesine izin verilmemiş. Bombardımandan kurtulan insanların çoğu açlıktan ve hastalıktan ölmüş. Ee silahları da yokmuş tabii.
Savaşın bitmesine 1,5 yıl kala (keşke baştan yapsalarmış) bir grup mühendis toplanıp, şehrin tek zayıf noktası olan havaalanından geçme planları yapmış.
Işıklı yol; Umut Tüneli |
Sırplara çaktırmadan kazmalar küreklerle kazmaya, etrafını tahtalarla sağlamlaştırmaya başlamışlar, dize kadar gelen suya, çamura, ölüm korkusuna rağmen havaalanının altından geçen 800 metre uzunluğundaki umut tünelini sadece 4 ayda kullanıma açmışlar.
Emeği geçen mühendisler |
Savaşın seyrini bu tünel değiştirdi deniyor çünkü hem yiyecek hem de silah girişi sağlanmış.
Tramvayın ılıca istasyonunda indiğinizde Tünel e giden otobüslere binebilirsiniz. yaklaşık 10 dakika sonra Tünel durağında inip kısa bir yürüyüşle ulaşılabiliyor.
Biz Avio Ekspress isimli turizm firmasından, rehberli tur için kişi başı 15 Euro ödeyerek tur satın aldık. Taksi parası da aynı ücret tutuyor, biz aynı paraya rehber de tutmuş olduk.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki gerçek tünel güvenlik nedeni ile kapalı, havalimanının altından geçen bir tüneli açık tutmak da akla mantığa aykırı zaten.
Sadece birebir yapılmış, ufak bir kısmında yürüyebiliyorsunuz. Bilet ücreti yaklaşık 10 Mark (yaklaşık 20 TL) ve Euro geçmiyor sadece yerel para geçiyor aklınızda olsun.
İçeri girince bir salona alıyorlar bizi ve tünel hakkında kısa bir film izliyoruz, yapılırken ve açıldıktan sonra neler yaşanmış anlatılıyor. Gerçeğini de görmüş oluyoruz bu şekilde.
Saraybosna da yapılacaklar listenizin üst sırasına yazabilirsiniz Umut Tünelini, insanların çaresizlik karşısında neler yapabildiğini anlamak için en azından.
Savaş Suçları Müzesi
İlk söylemek istediğim burada çok acılar yaşanmış ama bu müze biraz eksik kalmış. Ferhadiye caddesine Başçarşı tarafından girince müze yazısını görüyoruz ama yürü yürü bulamıyoruz, neyse geri dönüp dikkatle inceliyoruz ve müze yazısını buluyoruz en sonunda.
Önce karanlık bir ara sokağa giriyoruz, hatta sokağın sonunda Erotik eşyalar satan mağazanın ışıkları aydınlatıyor yolu, eski bir apartman kapısı çıkıyor karşımıza, zile basıp bekliyoruz. Yine karanlık merdivenlerden "benim burada ne işim var, bir yanlışlık olmalı" diye düşünerek çıkıyoruz.
Yanlışlık yok başı kapalı güzel bir kız açıyor kapıyı, 1 saat sonra kapatacaklarını, burada gördüklerimizi tam olarak gezmenin bu kadar zamana sığamayacağını, aldığımız biletle istersek yarın da gelebileceğimizi anlatıyor.
Başkalarının yaşadığı acılara hep üzülürüz ama daha ilk resmi görünce aslında bu duygunun ne kadar yetersiz kaldığını anlıyorum.
8 aylık hamile bir kadın, karnından vurularak öldürülmüş, otopsi resmi tam karşımda...
Çocuklarında görebileceğini ve herkesin içinin kaldırmayacağını düşünerek çektiğim resimleri paylaşmıyorum.
Toplu mezar görüntüleri, insanları öldürmekle yetinmeyip türlü işkencelerden zevk almanın belgeleri çoğu.
Genelinde Türkçe çeviriler de var.
Bu beyaz sandalye de yapılan işkenceler anlatılıyor üstündeki yazıda.
Hamile kadını bağlayıp, evi ateşe verenler de mi insan, inanmak istemiyorum.
Sesimiz kesiliyor, nefes almak istemiyoruz o an, çook azı karşımızda ama o minicik bedenlerin soğukluğunu hissedebiliyoruz.
Tek suçları müslüman olmak bu insanların, ellerine belki de hiç silah almamış, evine girdiğiniz, işkence yaptığınız, canlı canlı mezarlara tıktığınız.
Çoğunu belki de yan komşusu yaptı, hani vereceğiniz tabak boş olmasın diye börek yapıp koyduğunuz, çocuğunuzu emanet ettiğiniz.
Hem çok üzüldüm, hem de korktum, bir gün bizim de aynı şeyleri yaşamayacağımızın garantisini kim verebilir ?
En sondaki kısım ise, savaş suçlarını işleyenlerin bölümü, suçları ve kaç yıl ceza aldıkları yazıyor kartların üzerinde. Tabii duvarlarca işkenceyi işleyen her bir kişiyi bulmak mümkün değil, bunlar sadece bilinenleri.
Bu müzeden başka, şehrin değişik yerlerinde, katliamların yapıldığı tarihlere ait galeriler de var, gezilebilir ama bizi bu müze bile çok ağır yaraladı, diğerlerini gezmek için güç bulamıyoruz.
Otele kadar konuşmadan yürüyoruz, kafamda korkunç görüntüler, iyi ki Arman uyuyordu görmedi diye sevinirken, bir gün inşallah ülkemiz de böyle acılar yaşamaz diye dua ediyorum. Neden kendi ırkımızı yok etmek için bu kadar çaba.
Dünyada mutlu, huzurlu ve hep birlikte yaşayamaz mıyız ki biz?
Önce karanlık bir ara sokağa giriyoruz, hatta sokağın sonunda Erotik eşyalar satan mağazanın ışıkları aydınlatıyor yolu, eski bir apartman kapısı çıkıyor karşımıza, zile basıp bekliyoruz. Yine karanlık merdivenlerden "benim burada ne işim var, bir yanlışlık olmalı" diye düşünerek çıkıyoruz.
Soldaki siyah kapı, müze girişi |
Başkalarının yaşadığı acılara hep üzülürüz ama daha ilk resmi görünce aslında bu duygunun ne kadar yetersiz kaldığını anlıyorum.
8 aylık hamile bir kadın, karnından vurularak öldürülmüş, otopsi resmi tam karşımda...
Çocuklarında görebileceğini ve herkesin içinin kaldırmayacağını düşünerek çektiğim resimleri paylaşmıyorum.
Toplu mezar görüntüleri, insanları öldürmekle yetinmeyip türlü işkencelerden zevk almanın belgeleri çoğu.
Genelinde Türkçe çeviriler de var.
Bu beyaz sandalye de yapılan işkenceler anlatılıyor üstündeki yazıda.
Hamile kadını bağlayıp, evi ateşe verenler de mi insan, inanmak istemiyorum.
Sesimiz kesiliyor, nefes almak istemiyoruz o an, çook azı karşımızda ama o minicik bedenlerin soğukluğunu hissedebiliyoruz.
Toplu mezar nasıl olur? |
Tek suçları müslüman olmak bu insanların, ellerine belki de hiç silah almamış, evine girdiğiniz, işkence yaptığınız, canlı canlı mezarlara tıktığınız.
Çoğunu belki de yan komşusu yaptı, hani vereceğiniz tabak boş olmasın diye börek yapıp koyduğunuz, çocuğunuzu emanet ettiğiniz.
Müzeye gelenlerin yazdığı mesajlar |
Hem çok üzüldüm, hem de korktum, bir gün bizim de aynı şeyleri yaşamayacağımızın garantisini kim verebilir ?
En sondaki kısım ise, savaş suçlarını işleyenlerin bölümü, suçları ve kaç yıl ceza aldıkları yazıyor kartların üzerinde. Tabii duvarlarca işkenceyi işleyen her bir kişiyi bulmak mümkün değil, bunlar sadece bilinenleri.
Bu müzeden başka, şehrin değişik yerlerinde, katliamların yapıldığı tarihlere ait galeriler de var, gezilebilir ama bizi bu müze bile çok ağır yaraladı, diğerlerini gezmek için güç bulamıyoruz.
İnsanlığımdan utandım |
Otele kadar konuşmadan yürüyoruz, kafamda korkunç görüntüler, iyi ki Arman uyuyordu görmedi diye sevinirken, bir gün inşallah ülkemiz de böyle acılar yaşamaz diye dua ediyorum. Neden kendi ırkımızı yok etmek için bu kadar çaba.
Dünyada mutlu, huzurlu ve hep birlikte yaşayamaz mıyız ki biz?
Ferhadiye Caddesi
Başçarşı nerede başlıyor, Ferhadiye nerede başlıyor anlamak biraz zor. Sanırım en iyi yer döşemesinden anlaşılacaktır. Başçarşının arnavut kaldırımı, burada kendini parke döşemeye bırakıyor.
Bezistanın önünden Başçarşının aksi istikamete doğru yürürseniz Ferhadiye de buluyorsunuz kendinizi.
Ferhadiye, Başçarşıya inat daha modern mağazaların bulunduğu, aktivitelerin yer aldığı (biz gittiğimizde Türk Gecesi vardı) şık cafelerin, restoranlarında gençlerin sosyalleştiği, otel ve hostellerın bolca olduğu bir cadde.
Çoğu yerde olduğu gibi bu cadde de karşınıza Saraybosna Gülleri çıkıyor. Adı gibi güzel bir anlamı olmasa da acıyı unutmamak ve unutturmamak adına, savaş zamanında havan toplarının düştüğü yerde ölenlerin anısına, izlerin kırmızı reçine ile doldurularak yapıldığı bu güller, yürek burkuyor.
Saraybosna Gülü olabilmesi için orada 3 insanın vefat etmesi gerekiyormuş, bu yüzden zamanında 100 olan gül, bu şarta uymuyor diye iptal edilmiş ve sayı 50 ye düşmüş.
Bu caddenin sonunda sonsuz ateş de bulunuyor.
Başçarşı nerede başlıyor, Ferhadiye nerede başlıyor anlamak biraz zor. Sanırım en iyi yer döşemesinden anlaşılacaktır. Başçarşının arnavut kaldırımı, burada kendini parke döşemeye bırakıyor.
Bezistanın önünden Başçarşının aksi istikamete doğru yürürseniz Ferhadiye de buluyorsunuz kendinizi.
Saraybosna Gülleri |
Ferhadiye, Başçarşıya inat daha modern mağazaların bulunduğu, aktivitelerin yer aldığı (biz gittiğimizde Türk Gecesi vardı) şık cafelerin, restoranlarında gençlerin sosyalleştiği, otel ve hostellerın bolca olduğu bir cadde.
Çoğu yerde olduğu gibi bu cadde de karşınıza Saraybosna Gülleri çıkıyor. Adı gibi güzel bir anlamı olmasa da acıyı unutmamak ve unutturmamak adına, savaş zamanında havan toplarının düştüğü yerde ölenlerin anısına, izlerin kırmızı reçine ile doldurularak yapıldığı bu güller, yürek burkuyor.
Ferhadiye akşamı |
Saraybosna Gülü olabilmesi için orada 3 insanın vefat etmesi gerekiyormuş, bu yüzden zamanında 100 olan gül, bu şarta uymuyor diye iptal edilmiş ve sayı 50 ye düşmüş.
Bu caddenin sonunda sonsuz ateş de bulunuyor.
Sonsuz Ateş (Eternal Flame)
Ferhadiye caddesine, Başçarşı tarafından girerseniz, yolun sonunda yer alıyor, hemen karşısında Hotel Hecco Deluxe otel var.
İkinci dünya savaşında ölenlerin anısına 1.yılında yakılan bu ateş, birkaç saldırıyı da atlatarak sonsuza kadar yanması için burada bulunmaktadır.
Saraybosna gerçekten acılarına sahip çıkan bir yer, bizlere de onları tam olarak anlayamasak da saygı duymak, dua etmek kalıyor.
Vrelo Bosna
Nehrin kaynağında bulunan milli park gidenlerin hayran olduğu türden. Biz ne yazık ki vakit bulup gidemedik ama bir dahaki ziyaretimde mutlaka görülecek yerler arasında yerini aldı bile.
Doğal olarak Saraybosna'nın en güzel yeri sayılıyor, içinde şelaleler, küçük köprüler ve yürüyüş alanları ile kafa dinlemelik ruhunuzu dinlendirmelik.
Hotel Hollywood a yürüyüş mesafesinde yer alıyor.
Bunlardan başka At Meydanı ve Müzik Köşkü, İsa'nın Kalbi Katedrali, Aşkenaz Sinagogu, Güzel Sanatlar Fakülte Binası, camiler, kiliseler ve nehir kenarındaki parklar da görülecek yerler arasında.
Ferhadiye caddesinden düz devam ederseniz Alışveriş merkezine ve önündeki gençlerin uğrak yeri olan meydana da ulaşabilirsiniz.
Saraybosna yürüyerek keşfedilecek en güzel şehirlerden, hem mideye hem de kalbinize iyi geleceğini düşünüyorum.
Huzurla kal Sarajevo,
Sevgiler
Umut Tünelini ayrıntılı okumak istersiniz diye buraya bırakıyorum :)
Ferhadiye caddesine, Başçarşı tarafından girerseniz, yolun sonunda yer alıyor, hemen karşısında Hotel Hecco Deluxe otel var.
Bu kadar acının olduğu bir yerde kameraya gülümsemek zor |
İkinci dünya savaşında ölenlerin anısına 1.yılında yakılan bu ateş, birkaç saldırıyı da atlatarak sonsuza kadar yanması için burada bulunmaktadır.
Saraybosna gerçekten acılarına sahip çıkan bir yer, bizlere de onları tam olarak anlayamasak da saygı duymak, dua etmek kalıyor.
Vrelo Bosna
Nehrin kaynağında bulunan milli park gidenlerin hayran olduğu türden. Biz ne yazık ki vakit bulup gidemedik ama bir dahaki ziyaretimde mutlaka görülecek yerler arasında yerini aldı bile.
Doğal olarak Saraybosna'nın en güzel yeri sayılıyor, içinde şelaleler, küçük köprüler ve yürüyüş alanları ile kafa dinlemelik ruhunuzu dinlendirmelik.
Hotel Hollywood a yürüyüş mesafesinde yer alıyor.
Bunlardan başka At Meydanı ve Müzik Köşkü, İsa'nın Kalbi Katedrali, Aşkenaz Sinagogu, Güzel Sanatlar Fakülte Binası, camiler, kiliseler ve nehir kenarındaki parklar da görülecek yerler arasında.
Ferhadiye caddesinden düz devam ederseniz Alışveriş merkezine ve önündeki gençlerin uğrak yeri olan meydana da ulaşabilirsiniz.
Saraybosna yürüyerek keşfedilecek en güzel şehirlerden, hem mideye hem de kalbinize iyi geleceğini düşünüyorum.
Huzurla kal Sarajevo,
Sevgiler
Umut Tünelini ayrıntılı okumak istersiniz diye buraya bırakıyorum :)
İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar;
- 2013 NASIL GEÇTİ / 1. Bölüm
- 2013 NASIL GEÇTİ / 2. Bölüm
- ADATEPE KÖYÜ / KAZDAĞLARI GEZİSİ - Yeni !!
- AYVALIK'A GİTMEK İÇİN 10 HARİKA NEDEN - Yeni !!
- Almanya / Heidelberg
- Almanya / Heidelberg-Frankfurt
- Almanya / Schillingsfürst - Feuchtwangen
- Almanya / Wertheim - Würzburg
- Almanya Gezisi / Rothenburg
- Antik Zeytin Hotel - Bodrum
- BADEMLİ - DİKİLİ / FAME BEACH
- BERGAMA ASKLEPİON GEZİSİ
- Bebek ile Tatil Nasıl Geçer ???
- Divan Palmira Otel - Bodrum
- Doğanbey (Domatia) Rum Köyü
- Dünyanın en küçük ülkesi; VATİKAN
- EJDERHA MAĞARALARI (Drach Caves) / MALLORCA - Yeni !!
- EN GÜZEL PİKNİK ALANLARI
- Ege'de Çok Bilinmeyen 30 Gezilecek Yer
- FETHİYE GEZİ REHBERİ - Yeni !!
- Fethiye'de adrenalin dolu bir tatil için 5 öneri
- GAZİANTEP GEZİ REHBERİ
- GAZİANTEP GEZİSİ - 1
- GAZİANTEP GEZİSİ - 2
- GAZİANTEP GEZİSİ - 3
- GAZİANTEP GEZİSİ - SON :(
- GAZİANTEP TEN NELER ALDIM
- GEZİMANYA SÖYLEŞİM...
- GÖBEKLİTEPE - BALIKLI GÖL
- Güzeller güzeli; Mordoğan-Karaburun
- KAHVALTI MEKANLARI - PART 4
- KARAGÖL GEZİSİ
- KAYRA BEACH / DİKİLİ
- KIBRIS (Cyprus) ADASI GEZİLECEK YERLER
- Kirazlı Köyü / Hafta Sonu Kaçamağı
- Kozak ve Çam Fıstıkları
- Midilli (Lesbos) Adası Gezi Rehberi
- MİDİLLİ GEZİSİ - 1.BÖLÜM
- MİDİLLİ GEZİSİ - 2.BÖLÜM
- MİDİLLİ GEZİSİ - 3.BÖLÜM
- MİDİLLİ GEZİSİ - 4.BÖLÜM
- MİDİLLİ'DE YAZ - 1.Bölüm
- MİDİLLİ'DE YAZ - 2.Bölüm
- MİDİLLİ'DE YAZ - 3.Bölüm
- MİDİLLİ'DE YAZ - 4.Bölüm
- OCTOBERFEST !!!
- OHAL Nedir? Bizleri Nasıl Etkileyecek?
- Palamutbükü-Datça / 2014
- ROMA'yı Keşfetmeye Hazır Mısın?
- SAKIZ (Chios) ADASI PLAJLARI
- SAKIZ ADASI (Chios) GEZİSİ - 1.BÖLÜM
- SAKIZ ADASI (Chios) GEZİSİ - 2.BÖLÜM
- SEYREK - HOBİ PARK
- Sevgili Günlük / Almanya'ya doğru
- Sevgilimin Doğum Günü / 2014
- Suların yuttuğu; HALFETİ
- Sutüven Şelalesi / Hasanboğuldu
- Taşlaşmış Şehrin laneti; POMPEI
- Teos Park-Sığacık/Seferihisar
- Türkiye'nin En Büyük Uçak Restoranı - Yeni !!
0 yorum:
Pekiii sen bu konu ile ilgili ne düşünüyorsun? Yorumunu yaz ben Özlem e iletirim... :))