Yollarda Hayat Var...: TRUVA ANTİK KENTİ / ÇANAKKALE

Yeşilyurt Köyünü ardımızda bıraktık şimdi istikamet Truva Antik Kenti. Bu arada köyden anayola çıktıktan yaklaşık 5 dakika sonra sol tarafta müthiş manzaralı bir çaybahçesi var.
Adına her geçişimde bakıyorum ama göremedim.

Zamanınız varsa burada bir mola verip hem manzaranın hem de çayının keyfini çıkarabilirsiniz. Yol buradan sonra tek gidiş-tek geliş ve virajlı. Genelde yüklü tırlar denk geliyor. Demem o ki hız bazı yerlerde 20 Km yi geçemiyor hazırlıklı olun.

Hatta bazen tam o tırı geçtim diye seviniyorsunuz kavun yiyen oğlunuz "anne çişim geldi" dediği için sağa çekiyorsunuz, sonra tekrar tırı geçiyorsunuz, arkadan bir ses "annneeee" diye başlıyor. Gülmekten sinirlenmeye vakit kalmıyor :)

Nerede

Çanakkale-İzmir Karayolunun 20. Km sinde, Truva sapağına giriyoruz. Çıplak ve Tevfikiye köylerine de sapılan 5 km lik yolu gidiyoruz. Burası Truva Ören yerinin içinde yer alıyor.

Eğer özel aracınızla değil de toplu taşıma kullanacaksanız, Çanakkale merkezden kalkan otobüs yada minibüsleri kullanabilirsiniz.

Ücreti

Ören yerinin girişine gelince, bir görevli otoparkı işaret ediyor, sonra da 5 TL istiyor :) O para verilecek şart yani :)

Kültür Bakanlığı'na ait olduğundan girişte müze kart geçerli, bizim gibi evde unuttuysanız yada yoksa kişi başı 25 TL bayılıyorsunuz (2017 yılı).

Kartınız yoksa sistemde bulamıyorlarmış öyle dediler :(

Ben bu ücreti çok buldum açıkçası. Neyse efendim, Arman kanguruda giriyoruz ama içerisi biraz serin, kapıdan izin isteyip arabadan çorap almaya gidiyorum, girişte yine bilet kesiyorlar tabii bu defa ücretsiz :)

Ne Zaman Gitmeli

Haftanın her günü;

Yaz mevsimi; 09:00-19:00
Kış mevsimi; 08:00-17:00 arası açık

İçeride en az 1-1,5 saat geçiriliyor o yüzden çok geçe kalmamak mantıklı olacaktır.

Bir de hafif bir esinti olsa da yazın çok sıcak olacağı için şapkasız gelmeyin, kışın ise kesinlikle çok rüzgarlı olacaktır temkinli olun.

Truva Atı

Henüz içeri girmesek de Truva Atı devasa görüntüsü ile beliriyor karşımızda, bu at elbette ki orijinal olanı değil 1975 yılında Türk sanatçılar tarafından eldeki bilgilere göre yapılmış hali.

Eskiden atın içine girilebiliyormuş ama biz gittiğimizde kapalıydı ve girilmez diye uyarı konmuştu.

Etrafında, zamanın kıyafetlerini giyip fotoğraf çekilebileceğiniz bir stant var. Hiç durur muyum, sevgili ile bir ton şebeklik yapıyoruz.

Resmen düğün fotoğrafları gibi :)

Özümüze döndük

Sizi çektiği bir sürü fotoğraftan seçip bastırmanız gerekiyor, tanesi 25 TL. Giyinip süslenip, tacımı takıyorum ve fotoğraflardan bir tanesini alıyorum

Tabii ben blog yazıyorum, kendim de çekmem lazım diye, yanındaki gencin eline veriyorum telefonumu. Valla fotoğrafçının çektiğinden daha fazla ve güzel fotoğraflar çekmiş sağolsun.

Truva Antik Kenti

İzmirli ozan Homeros'un, meşhur İlyada ve Odysseia destanlarında adı geçen Truva savaşının yapıldığı yer olan antik kent, dünyadaki en ünlü antik kentlerden biri sayılıyor.

Çeşitli zamanlara ait 9 katman yerleşim var, yani 9 kez yıkılıp yeniden yapılmış demek oluyor bu.

Tunç devrinden başlayıp, Roma İmparatorluğunda sona eriyor kalıntılar.

Dini bir tapınak olduğu düşünülüyor

Troya, Troia yada Truva olarak adlandırılıyor. Homeros'dan başlayan şöhreti, Hollywood'a kadar yayılmış ve Brad Pitt'in de oynadığı bir filmi çekilmiş. Film de kullanılan atın orijinali de Çanakkale sahilinde sergilenmekte.

Ne yazık ki parçaların çoğu şimdi Almanya ve Rusya da boy gösteriyor, ondan önce de taşları kullanmak için kentin çoğu yerinin bozulduğunu düşünürsek, Milli Park olarak kabul edilmesi (1996) için geç kaldığını düşünüyorum.

Şehrin surları

1998 yılından itibaren ise Dünya Miras Listesinde yer alıyor.

Homeros'un destanından yola çıkarak, efsaneyi gerçeğe döndüren ilk kişi 1868 de yaptığı kazılarla, Heinrich Schliemann olmuş, tüm dünyaya Truva Kentini tanıtmış fakat bulduğu değerli eserlerin büyük kısmını da yurtdışına kaçırmış tabii.

Halen iadesi için hukuki mücadele devam etse de ben bu duruma; "yemeyenin malını yerler" diyorum.

Üç kuruşa taşımızı toprağımızı satmışız zamanında, çıkan tarihi eserlerin üzerine basıp değer vermemişiz, ev yapmak için antik kalıntıları kullanmışız, tünel inşaatında; çanak çömlek çıktı diye durmak yok! diye beyanlar vermişiz.

Değerli olduğu yere götürmüşler onlar da, iyi yapmışlar diyesim geliyor bazen.

Antik Kenti geziyoruz, sanki bir yere kadar kazılmış sonrasında olduğu gibi bırakılmış gibi. Pek bir açıklama yok levhalarda.

Sevgili ile hayal kuruyoruz, öyle bir teknoloji gelsin ki, böyle antik kentleri gözlüklerle gezerken nereye baksak eski dönemde gibi hissedelim. Yanımızda insanlar günlük hayatına devam etsin biz aralarında gezelim.

Siz de böyle hissediyor musunuz?

Ören yerinin içinde ücretsiz bakımlı wc ler ve hediyelik eşya dükkanı da mevcut. Fiyatlar bana çok yüksek gelse de hatıra almak isteyenler için yine de yazmak istedim.

Truva Antik kentinden sonra Çanakkale'ye doğru yola devam. Biraz Çanakkale, biraz Şehitlik turu, yeme içme önerileri bir sonraki yazıda.

Seyahatle kalın,

Sevgiler.

Truva ya gelmeden Kazdağlarında; masal gibi bir köy olan Yeşilyurt'u gezdik

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar;

2 yorum:

Yağmur & Serhat10 Ekim 2017 16:24
Çanakkaleye gittim ama Truvaya gitmedim çok eğlenmişsiniz canım maşallah size.
Bu arada geçmişte olsa nice mutlu senelere sevdiklerine beraber :)
YanıtlaSil
Yanıtlar