Navigation Menu

Almanya / Wertheim - Würzburg

Bugün; ışıl ışıl parlayan, devasa aziz heykelleri ile dolu muhteşem köprüsü ve bizim
sarayı aratmayacak! Residence'ı ile harika bir romantik yol kasabasında olacağız, fakat onun öncesinde bas bas paraları diyoruz ve büyük bir outlet olan Wertheim'e uğruyoruz.

Frankfurt'u ardımızda bırakıp yaklaşık 90 Km mesafedeki Wertheim Village'ye doğru yol alıyoruz, bavuldaki kısa kollu kıyafetlere bakıp, bir ohh çekiyorum işte şimdi altını üstüne getireceğim buraların.


Otobanda yol alıyoruz, pek de durup karın doyurulacak yer yok, yol üzerinde, outletin civarında ise sadece McDonalds var diye okuduğumuzdan, yanımıza biraz atıştırmalık bile alıyoruz, fakat gerek var mı elbette ki hayır, çünkü outlet in içinde bayıla bayıla yediğimiz bir İtalyan Restoranı mevcut; La Piazza.


Wertheim'i anlatmaya başlamadan önce şunu belirtmek istiyorum, son zamanlarda girdiğim en temiz bebek odası ve wc ye sahip, bebekli olunca bu çok önemli bir kriter oluyor :)


Wc lerde şöyle bir temizlik ürünü mevcut, tuvalet kağıdına sıkıyor ve klozet kapağını siliyorsunuz, ondan sonra da gönül rahatlığı ile oturabilirsiniz. Bu da sanırım bayanları ilgilendiren bir konu :)


150 ye yakın mağazaya sahip bu outlet; fiyat olarak uygun olsa da elbette ki euro kurundan dolayı bizim ülkeden pek de farklı fiyatlara denk gelmiyor ne yazık ki. Fakat eğer ki Almanya'da alışveriş yapacaksanız outletin yerini bilmek çok önemli.

Güncel yerleşim planı ve mağazaları buradan görebilirsiniz.

Alman markası olan Birkenstock'ta daha önce hiç görmediğimiz modeller gördük, fakat beden bulamadık efendim :)


Lindt çikolata mağazası bizi bizden aldı, içerisi o kadar harika kokuyor ki, insanın dışarı çıkası gelmiyor, ayrıca Duty Free'de bile bu kadar uygun fiyata çikolata görmedik.


Tommy'den pembe şirin bir sweat alarak alışverişe start verdim, ama oda ne ardından Converse bana göz kırpmaya başladı.

Yanımdaki bayanın ayağında yeşil botu görüp evet işte bu desem de, sonra taba ile arasında kalıp, tüm mağazaya siz ne dersiniz diye sorduğum, taba daha kullanışlı olur cevabını alıp fikir değiştirdiğim doğrudur.


Şimdi bakınca, sevgilinin "ikisini de al" teklifini neden geri çevirdiğimi anlayamıyorum, al işte değil mi, ne güzelmiş yeşili de :) Bu arada fikir olması açısından belirtiyorum, bu botun fiyatı (2015) 87 Euro.


Zevkli bir alışverişten sonra, yazının başında bahsettiğim La Piazza Restorana oturuyoruz, gerçekten çok lezzetli makarnaları var.

Buranın otoparkı o kadar keyifli ki, çeşit çeşit jeep ler, BMW nin her hali dibinizde. Otoparkta numaralar olmadığından yada biz bulamadığımızdan bir hayli aradık bizimkini.


O arada otoparktaki birkaç fıstıkla hayaller kurmaya başladık biz de, resimde gördüğünüz benim mesela :) Siz bakmayın sevgilimin üzerine elini koyduğuna, demek istiyor ki karıma bunu en kısa zamanda alacağım :)


Würzburg'a yaklaşık 45 Km yolumuz var, iyi ki bu molayı verdik minik bir bebekle doğruca Würzburg'a gitsek felaket olabilirdi çünkü.


Yolların kenarı göz alabildiğince devasa güneş enerjisi panelleriyle kaplı, insan hayretler içerisinde kalıyor, biz hala nükleer santral diye sağlığımızı tehlikeye atalım adamlar, boş buldukları her yeri güneş enerjisi tarlası yapmışlar.


Würzburg'da Mercure Otel'de konaklayacağız, bavulları bırakıp hava iyice kararmadan bir tur atmak istiyoruz. Bahçedeki otoparka bırakıyoruz arabamızı, 5 Euro.

Würzburg, Romantik yola resmi olarak başladığımız nokta bu arada, Füssen'e kadar atlayacağımız kasabalar olsa da geze geze bitireceğiz, her yıl 2 milyon turistin gezdiği Romantik Yolu.

Octoberfest için Almanya'yı seçmesek hiç haberim olmayacaktı Romantik yoldan, ne büyük bir kayıp olurdu, ortaçağ kasabaları, nehirler, köprüler hepsi o kadar harika ki, iyi ki geldim cümlesini ne kadar çok kullandım inanamazsınız.



Otelimiz merkeze yürüyüş mesafesinde hem de bebekle olanından, işte o kadar yakın. Nehir boyunca ilerleyip, heykellerle dolu köprünün üzerinden karşıya geçince tamamdır.

180 metre uzunluğundaki köprüsü (Alte Mainbrücke) gerçekten hayran olunacak türden, üzerindeki 4,5 metre yüksekliğindeki devasa aziz figürleri özellikle ışıkların da etkisiyle bizi mest etti. Kendime çok yakın hissettim burayı, sanki aylarca kalsam sıkılmam gibi.




Köprüde ellerinde kadehleriyle sosyalleşen turistleri görüyoruz, herkes öpüşüp koklaşıyor, muhabbet ediyor, biz de bebekle yanlarından oyy diyerek geçiyoruz, siz öyle dediğime bakmayın, Armi bize asla engel değil, tek derdimiz şehri uyku vaktine kadar az da olsa keşfedebilmek.


Size de oluyor mu bilmiyorum ama Türk aklı işte, ben bu sahneye bakarken, "acaba incecik, şık bardakları ne yapıyorlar, biz de olsa hatıra olarak çantaya atardık" diye bir düşünce geçiyor, gülüyorum kendime.

Fakat sistemi de öğreniyorum böylece, eğer girip içerseniz bir kadeh şarap 2,5 Euro, ben köprü üzerinde romantik dakikalar yaşayacağım derseniz ise bir çift şarap; 25 Euro.

5 Euro şaraplar için , 20 Euro da bardakların depozitosu. Getir bardağı al paranı, yani adam benden önce düşünmüş. Sanırım bizden çok müşterisi oldu :)

Bu arada bu kadar ihtişamlı gözükmesine rağmen bu köprü kötü anıları da barındırıyor geçmişinde . 16.YY da yüzde 10 luk vergiye itiraz eden 20 köylüyü psikoposluk bu köprüde infaz etmiş, bunların haricinde işkence edilen ve hapis yatan da sayısız insan varmış, hatta ilginç eserlere imza atan heykeltraş Tilman Riemenschneider'de bunlardan biriymiş. 

Din diye, öldürmeyin diyen kitaplara inat, kaç insan hayatını kaybetti acaba bu dünyada merak ediyorum?

Nehir boyunca evler harika, Prag resimleri gibi.


Buraya gelmeden önce ilk röntgen ışınlarının Würzburg'da Wilhelm Conrad Röntgen tarafından bulunduğunu okumuştum, laboratuvarını, müze haline getirmişler, eğer vakit bulursanız ilginç olabilir.

Köprü bitince bir kalabalık görüyoruz, bu bizim Rothenburg'da yapmak istediğimiz gece turuna benziyor, orada bir bekçi turistleri gezdiriyordu, şehrin karanlık hali gezisi :)


Fiyatlar pek bana uygun değil :)


St. Kilian Katedrali, köprüden dümdüz yürürseniz tam karşınıza çıkacak, 105 metre uzunluğu ile bayağı iddialı, Almanya'da ki 4.büyük romantik kilise gibi bir ünvana sahip kendileri. İçini gezmek keyifli olabilir zira bin yıllık resim ve heykeller size göz kırpıyor.


Hava iyice kararıyor ve bizim minik kuşun uyku vakti yaklaşıyor. Yarın sabah bu defa da güneş ışıklarıyla keşfedeceğiz Würzburg'u.


Mercure otel, kesinlikle doğru tercihmiş, soğuk NH Otel odasından sonra sıcacık geldi bize, tertemiz odalar, harika bir banyo, pek yurtdışı otellerine benzemiyor değil mi?

Armi paşayı burada yıkıyoruz, babasının kucağına bırakıp ben de duş alıyorum, onlar da  baba-oğul rahatça çizgi film izliyorlar :)


Yağmurlu bir sabaha uyanıyoruz, ekstra olarak ödediğimiz kahvaltımızı güzelce yaptıktan sonra, gezmeye hazırız. Sevgili tutturuyor ille bebek arabasını alalım, yağmurluğunu da takarız, hem yorulmayız diye. Durmaz arabada diyorum, eziyet olur... Ne desem ikna olmuyor.

Arabaya yerleştiriyoruz bizim paşayı, 2 sokak sonra öyle bir ağlıyor ki, bulduğumuz ilk apartman girişinde kanguruya alıyoruz, sonra mı, sevgilinin bir elinde şemsiye bir elinde bebek arabası, önünde de Armi :) Özlem de resim çekiyor :)


Dünkü kalabalıktan eser yok bizim mekanda. Mekan sakin ama yollar dolu, burası üniversite şehri olduğundan sokaklar çok keyifli, iyi ki gençler var arkadaş.


Belediye binasını görüyoruz, Romantik yol'da mutlaka belediye binalarını görün derim ben, genelde keyifli binalar oluyor.



Alte Mainbrücke'den çıkıp Domstrasse boyunca dümdüz şehre doğru ilerlerken bu ucubeleri görüyoruz ! Yıkın hemen :)


Biraz daha ileride, sağda bir süpermarket var, içme sularını buradan alıyoruz, adını bilmediğim koca bir paket gofret-çikolata karışımı alıyorum. Ve tüm gezi boyunca bayıla bayıla yiyoruz. Başka da bir yerde denk gelmedim, valla eğer ki buraya giderseniz benim de yerime yiyin olur mu, ne lezzetliydiler öyle.

Bu bebek arabası da en az arkasındaki süpermarket kadar ilgimi çekti bu arada.


Katedralin karşı köşesinde Nordsee Restoran var, karnınızda açsa bizim gibi, buyrun. Enfes bir yemek yiyoruz. Self servis sistem var, bir de fişinizi saklayın, wc ye girerken, fişin üzerindeki kodu girmeniz gerekiyor, yoksa öyle hadi sıkıştım bi girip çıkayım yavrum, olayı ne yazık ki yok burada.



Katedralin arkasından Hofstrasse boyunca ilerlerseniz UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine giren meşhur Residence Palace'ı görmeniz mümkün. Almanların en üstün saray olarak gördükleri bu yeri yapanlar bir de gelip bizim sarayımızı görsünler, tey tey teyyy


Sarayın en merak ettiğim yeri ise tavan resimleri. Bu arada kendim girmediğim için residence resimlerini google amcadan aldım.


Fakat biz saray görmektense halkın arasına karışmayı biraz çarşı pazar gezmeyi tercih ediyoruz,


St. Kilian Katedrali'nden sola doğru ilerliyoruz, bu arada dikkat edin tramvay her an sizi ezebilir, benim gibi resim çekeceğim diye avare avare dolaşırsanız yollarda.




Biri bana sorsa diğerindense bu gördüğünüz kırmızı bina daha şatafatlı gözüküyor diye buraya Dom kilisesi derdim, fakat iş öyle değilmiş. Burası Neumünster Kilisesi.




Market Square'da dolaşıyoruz, ufak bir çarşı burası, manav görünce ilk önce Armi'nin meyve saati eksiklerini tamamlıyoruz, bundan öncesini bavula sıkıştırdığımız elma-armutlarla halletsek de stoklar tükenmişti. Şeftali ve armuttan birer tane alıyoruz, Allah'tan Almanya'dayız da garip kaçmıyor, Türkiye'de olsa istemeye utanırız, yazık parası yok demesinler diye :)




Sağ tarafta gördüğünüz beyazlı bina, eskiden restoran olarak kullanılıyormuş, şimdilerde ise kütüphane, zamanında yıkılması düşünülse de üzerindeki süslemeler, meşhur saraydakilere benzediği için vazgeçilmiş fakat yüklü bir ceza ödemek zorunda bırakılmış bu yüzden de.


Sol taraftaki kiremit rengi, vitray pencereli bina ise; St.Mary's Chapel'i



Etrafta grup halinde dolaşan bir sürü çekik gözlü şemsiye var :) Keyifli bir yer burası, yağmur hızlanınca biz de kendimizi Kaufhof Galeria'ya atıyoruz. Zaten her gittiğimiz yerde gezmezsek uğursuzluk getirir.

Burada Armi'ye çeşit çeşit şapka deniyoruz, o kadar yakışıyor ki hepsi kuzuma, kendini aynada gördükçe o da gülümsüyor.


Bu arada bizim bebek arabası da yük taşımak için kullanıldı tüm gezi boyunca :)


Üzüm bağlarının sarmaladığı bu yapı; Marienberg Kalesi. Bağları gezdirerek kaleyi tanıtan bir tur olduğunu okumuştum, eğer ki zamanınız varsa ilginç olabilir.


Uzakta gördüğümüz diğer yapı ise, Würzburg Kappele Altar. Süslü püslü bir şapel olur kendileri.


Armi babasının koynunda uykuya dalınca, otelden eşyalarımızı toplayıp yola çıkma fikri de sekteye uğramış oldu, iyi ki de öyle olmuş, Würzburg'un ara sokaklarına daldık ve muhteşem güzellikler gördük.




Evler muntazam, sokaklar çiçeklerle dolu ve çok düzenli, temiz, yerde bir tane çöp görmedik, şaşkınlık içindeyiz.

Bu gördüğünüz muhteşem yapı Deutschhaus Kilisesi, yani Alman Evi Kilisesi



Biraz daha ilerleyince surların yanında, yemyeşil keyifli bahçeler görüyoruz, yer gök yeşil burada arkadaş.




Bu camiye benzer kubbesi olan yapı da Ortodoks kilisesi efendim, yanlış anlaşılmasın.


Aslında Armi bey olmasa bisiklet kiralayıp keşfetmek daha zevkli olurdu eminim ki.


Yolumuzu hiç değiştirmeden kocaman bir yay çiziyoruz, yanımızdan tramvaylar geçiyor, inanılmaz bir yeşillik sarıyor her yanımızı. Tabii sevgili de söylenmeye başlıyor, "yolumuz uzun, kaybolduk, oteli nasıl bulacağız" Aşkım seninle bilmediğimiz yerler de kaybolmak da güzel deyip sakinleştirmeye çabalıyorum ama pek etkili olduğunu söyleyemem o anda.

Fakat sonradan öyle bir yere geliyoruz ki "yemişim otelini" moduna giriyoruz hemen. Landesgartenschau bizi büyülüyor.





Kırmızılar, yeşiller aman yarabbim cennette miyiz acaba :) Krokiye bakınca anlıyoruz ki, Marienberg Kalesinden bu piramite kadar, tema parklar, çeşmeler, fıskiyeler eşliğinde rengarenk uzanıyormuş. Şehrin merkezinde nefes almak için harika bir yer, ne kadar şanslılar.




Würzburg'un bu kısmını keşfetmeseymişim eksik kalırmış bu gezi, arada sokaklarda kaybolmak, yüreğinin götürdüğü yere de gitmek gerekiyormuş.




Seyahatle kalın

Sevgilerle,


İlginizi çekebilecek diğer yazılar;
  1. Bebek ile Tatil Nasıl Geçer ???
  2. Bodrum-Bitez-Turgutreis-Gümüşlük
  3. Dağmaran Kahvaltı Evi
  4. Dünyanın en küçük ülkesi; VATİKAN
  5. EN GÜZEL PİKNİK ALANLARI
  6. ESKİ DATÇA VE SELİMİYE
  7. ESKİŞEHİR BALMUMU MÜZESİ
  8. Ege'de Çok Bilinmeyen 30 Gezilecek Yer - Yeni !!
  9. Egenin akciğeri; URLA
  10. Eskişehir Gezi Rehberi / 2.Bölüm
  11. Eskişehir Gezi Rehberi/1.Bölüm
  12. Fethiye'de Neler Yapılır - 1.Bölüm
  13. Fethiye'de neler yapılır - 2.Bölüm
  14. GAZİANTEP GEZİ REHBERİ
  15. GAZİANTEP GEZİSİ - 1
  16. GAZİANTEP GEZİSİ - 2
  17. GAZİANTEP GEZİSİ - 3
  18. GAZİANTEP GEZİSİ - SON :(
  19. GAZİANTEP TEN NELER ALDIM
  20. GEZİMANYA SÖYLEŞİM...
  21. GÖBEKLİTEPE - BALIKLI GÖL
  22. Günübirlik Gezilecek Yerler / 2.Bölüm
  23. Güzeller güzeli; Mordoğan-Karaburun
  24. Haydi tatile; KUMBURGAZ 'a
  25. KAHVALTI MEKANLARI - PART 4
  26. KAPUTAŞ PLAJI VE KAŞ
  27. KARAGÖL GEZİSİ
  28. KAYRA BEACH / DİKİLİ
  29. Kirazlı Köyü / Hafta Sonu Kaçamağı
  30. Kozak ve Çam Fıstıkları
  31. MİDİLLİ GEZİSİ - 1.BÖLÜM
  32. MİDİLLİ GEZİSİ - 2.BÖLÜM
  33. MİDİLLİ GEZİSİ - 3.BÖLÜM
  34. MİDİLLİ GEZİSİ - 4.BÖLÜM
  35. MİDİLLİ'DE YAZ - 1.Bölüm
  36. MİDİLLİ'DE YAZ - 2.Bölüm
  37. MİDİLLİ'DE YAZ - 3.Bölüm
  38. MİDİLLİ'DE YAZ - 4.Bölüm
  39. PALAMUT BÜKÜ / DATÇA
  40. Palamutbükü-Datça / 2014
  41. Pamuklar içinde PAMUKKALE
  42. ROMA'yı Keşfetmeye Hazır Mısın?

0 yorum:

Pekiii sen bu konu ile ilgili ne düşünüyorsun? Yorumunu yaz ben Özlem e iletirim... :))

INSTAGRAM @yollardahayatvar