Geçen sene İtalya gezisi için Yunanistan schengen vizesi almıştık, bu sene de Almanya turu öncesi yine Yunanistan'dan vizeye başvuruyoruz, niye mi çünkü daha uzun süreli veriyorlar :)
Bu defa heyecan biraz daha fazla bende, Arman ile ilk yurtdışı gezimiz olacak, acaba otelde uyuyabilecek mi, gündüz uykuları ne olacak, ya sütüm azalırsa, hasta olursa gibi bir sürü fikir dolanıyor kafamda.
Vize işlemleri için geçen sene sevgilim tek başına gidip benimkini de halledebilmişti, bu sene parmak izi muhabbetini çıkardıklarından ve kuzuma da vize alınacak olmasından dolayı beraber gidiyoruz.
Saat 10:00 da oradayız, yeni evrak istiyorlar vs derken öğleden sonra 14:30 da anca bitiriyoruz işlemleri, kuzum yorgun düşmüş halde. Yahu altı üstü 3-5 gün gezeceğiz nedir bu işkence diye bir hayli söyleniyorum, sanki batan ülkenin tapusunu üzerimize alacağız.
Armi'nin 5 yıllık pasaportu için 580 TL ödedik (2015 yılı), çünkü 18 yaş altındakilere aynı para olmasına rağmen 10 yıllık vermiyorlar, vize parası almadılar neyse ki.
Aslında bu pasaport ve vize işlemlerini yazsam ayrı yazı konusu olur, en zorlandığım konu resim aşamasıydı. Bebeğiniz 1 günlük bile olsa pasaport zorunlu, 2010 yılından önce anne-baba pasaportuna işleniyormuş, şimdi niyeyse ayrı isteniyor.
Neyse efendim fotoğrafçıda sadece flaşlı çekim yapılabildiğinden evde yere beyaz bir örtü serip, üzerine Armi yi yatırıyorum, sanırım 1000.fotoğrafta tutturuyorum, niye mi; yok kollar yanda olacak, koyu renk giyinecek, kulakların ikisi de gözükecek, ağzı kapalı olacak ki bence en zor aşama da budur. Çektiğimiz resmi fotoğrafçıya götürüp bastırıyoruz.
İşte minik bebeğimin, ilkokula başladığını düşündürten şirin resmi...
Feribot biletini internetten alıyoruz 75 TL, ofisten alsaydık 90 TL olacaktı, Armi'den almıyorlar ama yine de bilet kesmeleri gerekiyor bunu atlamamak lazım. Bileti internetten alsanız da feribota binmeden önce büroya uğrayıp elden almanız gerekiyor.
Geçen sene Midilli de mavi gözlü bir Türk kızına rastladığımızı anlatmıştım, telefonunu verdi ama ulaşamadık da demiştim hani :) Ya biz yanlış numara çevirmişiz yada hatlardan dolayı o arama görmemiş telefonunda meğerse.
Bu defa gitmeden internetten yazıyorum, günlerce benimle yazışıyor, nereleri gezelim, nelere dikkat edelim diye anlatıp duruyor sağolsun.
Orada yaşayan birinden fikir almak harika oluyor. Ayrıca çok geç kaldığımızdan otel ayarlayamamışız daha Molyvos için, o konuda da bize yer ayarlıyor sağolsun hem de nasıl güzel bir yer sonraki bölümlerde ayrıntılı anlatacağım.
Geçen seneden bu yana ikimizin de oğlu olmuş, Alkis, Armi den 3 ay daha büyük tatlı bir bebecik. Buradan Derya ya, eşine ve Alkis e kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum tekrardan.
Bavulları hazırladık, giyindik ve Armi'nin uykusundan uyanmasını bekledik, gözlerini açtığında kendini bebek arabasında buldu, yüzünde "yine noluyoruz" ifadesi ile, artık alıştı bize sanırım gülümsedi geçti :)
Böyle zamanlarda sevgilinin en çok kullandığı kelime "hadi geç kalıyoruz" oluyor, wc deyken, su içerken, giyinirken. Yahu adam zaten 3 saat önce kalktık, tuvalete de mi girmeyelim.
O kadar az eşya aldık ama yine de görüntü korkunç, yahu 5 günlük gezi için bu nedir, nasıl taşınacak. Allahtan Armi var ve ben onu taşıyacağım Boba ile, sevgili düşünsün artık gerisini.
Minik oğlum arabada Ayvalık'a gidene kadar uyuyor, ohh süper. Otoparka girince mis gibi kaka kokuları yayılıyor etrafa :) Sevgili biletlerimizi alırken, ben de arabanın arka koltuğunda kıpır kıpır oğlumla mücadele ederek temizlik işini hallediyorum, sıcakta, buram buram kokuyor ama 3 gün yapmadığında ne kadar telaşlandığımı hatırlayıp, "ohh be diyorum süper" yani siz düşünün artık.
Söylemeden geçemeyeceğim gümrüğün yanındaki otopark geçen seneden bu yana yüzde 100 zam yapmış, görebileceğiniz herhangi bir fiyat listesi de yok, önümüzde giren araç, fiyatları öğrenince çıkmak istedi, otoparkçı 20 TL sini vermedi neymiş efendim girdi-çıktı parasıymış. Resmen soygun var ama bebekle en yakın yer orası olduğundan el mahkum 4,5 günlüğüne 90 TL vermek mecburiyetinde kaldık.
Bizim gümrükten girerken kucağımda Armi olmasına rağmen kimse öncelik vermedi, hatta onu bırakın bavul alma bahanesiyle, hepsi önüme kaynak yaptı, en arkada bıraktı. Geç bey amca geç, belki boyun uzar oğlum o kalabalıkta telef olurken.
Hadi resim çekilelim oğluma hatıra kalsın diyorum, bir anda hop, heyy sil o resimleri yassah, nidaları yükseliyor, aman alın sizin olsun gümrüğünüz, hoş 2 tane çekmiştik birini sildik, naberrrr...
Feribota binerken sağolsun görevliler bavullarımızı taşıyor. Sevgiliye üzülüyorum bir elinde üstüste bavullar diğerinde bebek arabası nassıl eziyet nassıl :)
Allahtan çok kalabalık değil hafta içi gitmemizin faydası sanırım. Keyifli bir yolculuk yapıyoruz, Armi ile oynaşıyoruz, ben biraz kestirirken sevgili çaktırmadan paparazzilik yapmış, sonra işteeee Midilli'deyiz.
Biz Armi ile dışarıyı seyrederken önümüzdeki kadın dönüp "ohhh mis gibi bebek kokuyor" diyor, başlıyoruz muhabbete, bebekle birlikte olmak hiç tanımadığın insanlarla hemen samimi olacak kıvama getiriyor sizi.
Midilli'de ilk gözümüze çarpan, kıyıda çadır kuranlar, sönmüş botlar ve can yelekleri oluyor. Suriyeliler adaya dolmuş, Yunanistan'da para yok, gelenleri bekletiyorlar, sonra Atina'ya yollayacaklar. Oradan da şanslı olanlar Avrupaya kaçacak. Valla Yunanistanın pek umrunda olduğunu sanmıyorum sadece burayı terketsinler yeter.
Zaten geçenlerde bir videoda yayınlandı, Suriyelilerin botlarını delip batırmaya çalışmışlar da Türk balıkçılar kurtarmış, yani motto şu; bana geleceklerine ölsünler. Bu konuyu açınca içim acıyor, Akdeniz ve Ege kıyıları her gün bir sürü cesetle doluyor, botları patlayanlar, denize düşüp boğulanlarla dolu denizler, kıyıya minicik çocuk bedenleri vuruyor aylardır.
Eğer siz de benim gibi sadece sosyal medyada resim paylaşmayayım, -mış gibi yapmayım, ufak bir katkıda bulunayım istiyorsanız, denizlerdeki mültecileri kurtaran Moas'ı araştırıp dilerseniz para gönderebilirsiniz, sitesi için; tık tık!
Üzülerek izliyoruz tabloyu, yavaş yavaş iniyoruz feribottan, tam gümrük binasına girecekken, arkamdan biri Baby diye bağırıyor, evet sanırım bana yapılan bir iltifat bu deyip dönüyorum, tamam tamam Armi içinmiş :)
Bebekler öncelikli diyor, alıp beni ve sevgilimi cihaza bile sokmadan geçiriveriyor en öne. Vay arkadaş medeniyet bu mu acaba :) Görün, bir kişiyi geçebilmek için itişip kakışan amcalar görün...
Gümrükçü amcam sevgilimin pasaportunu inceleye inceleye bitiremiyor, yahu ne gördün fıstık gibi adam bırak da geçelim dimi ama, kızına mı alacaksın, benim o benim :)
Arabayı gümrüğün önüne getirmediler diye içimden saydırıyorum, bavullarla bekliyorum, sevgili arabayı alıp gelecek.
Önümde karizmatik, şık bir amca!!! Yahu o taytı ben bayan halimle giymem, aloo kaçmış bir yerlerine bey abi, bu arkadan görünüş bir de ön kısım var ama cesaret edip koyamadım buraya, o derece yani.
Gelen araba Daihatsu Sirion, valla ben alışkınım minik arabalara Yaris kullanıyorum neticede, ama gemi gibi arabaya binen sevgilim özellikle bavulları sığdırmaya çabalarken görülmeye değerdi.
Otelimiz geçen sene gidip çok memnun kaldığımız Theofilos Paradise. 1 gece burada kalıp Molyvos'a geçeceğiz, son gece yine buradayız. 210 numaralı odada kaldık tavsiye ederim, Midilli için en şık otel diyebilirim.
Size büyük oda ayarladık diyorlar başta, ama çatı katındaki odada ayakta durabilmek namümkün, banyoya oturak koymuşlar o kadar diyeyim, basık ve az camlı, kendimizi zor atıyoruz diğer odaya.
Geçen sene kaldığımız için Yüzde 10 indirimimiz vardı, eğer kalmak istiyorsanız internetten yapmayın rezervasyonu, oteli ararsanız daha uygun olacaktır.
Elimde gördüğünüz Midilli-Egenin huzur köşesi kitabı çok işimize yarıyor, yiyeceklerin içerikleri ve isimlerinden, plajlarına, tarihine her şey tüm ayrıntısı ile var, elimizden hiç düşmedi, özellikle haritası gayet ayrıntılı.
Bavulları odaya atıp hooop atlıyoruz kırmızı miniğe, bugün güneydeki birkaç plajı keşfedeceğiz, ver elini Barbaros Hayrettin Paşa'nın doğduğu; Plomari, zaten acıkmışız, geçen sene götürdüğümüz yumuşacık ahtapotu hala unutmadık.
Arabayı çeyrek depo verdikleri için öncelikle benzin alıyoruz, BP görünce giriveriyoruz, ne de olsa çalıştığım şirket. Sevgili şanssız 1 tane bile Total göremedik çünkü adada.
Sea Shell Tavern'e doğru yol alırken köşedeki bacım süzüm süzüm süzülüyor önümüzde, yani ben bile baktım o derece, sevgili "yok görmedim, ilgilenmedim" dese de yer mi anadolu çocuuu.
Resmini çekemedim ama yazdım hafızaya, kızlar siz siz olun Plomari'de trafiğe kapalı yolun köşesinde ki cafenin önünden geçirmeyin beyleri, yani o kadar da fit olunmaz ki, burada 5 ay önce doğum yapmış bir bayanız şunun şurası.
Restoranımız belli, siz bakmayın Taverna yazdığına, o bizim bildiğimiz çalgılı çengili mekan anlamına gelmiyor adada, yemek yenecek yerlere Taverna diyorlar sağolsunlar, başta bana pek bir garip gelmişti de açıklayayım dedim.
Tavernanın sahibi tüm adalılar gibi Türkçe konuşmaya çok meraklı, biz saganaki diyoruz O güveç :) Sevgili sürekli bana "başka,başka" diye sorduğundan, merak edip anlamını soruyor, yazdı hafızaya giderseniz size mutlaka "başka" deyip, şirin şirin gülümseyecektir eminim.
Arman yapışıyor menüye, herşeye tek tek bakıyor, oğlum daha 5 aylıksın ne anlarsın sen kalamardan, karidesten, alooo... Ama çok şirin değil mi bakar mısınız?
Burada adet; masaya önce su, ekmek ve ekmekliğin içinde çatal-bıçak gelmesi.
Sevgili, sardalya istiyor, Ağustos ayında gittiyseniz özellikle Kalloni Sardalyası tavsiye ediyorum, off ne güzel bir lezzet, kendi kılıç balığımdan çok sevgilininkinden otlanıyorum. Bu arada benim kılıç balığı menüde; çalıç diye geçiyor, ne tuttururlarsa işte, garip çevirilere alışın menülerde :)
Greek salata her yemekte baş köşede, yok yok öyle farklı bir şey değil, bildiğiniz domates, biber, salatalığı kocaman doğrayıp, üzerine feta peyniri koyuyorlar, alın size Greek salata. Ama içindeki herşey tazecik, domatesler bizdeki gibi süngere benzemiyor o yüzden her gün yedik ve hatta ek gıdaya henüz başlamamış Armi'ye de bol bol verdik :)
Bu arada ek gıdaya başlayınca sanırım Armi'nin altını temizlemekte zor olacak, biraz peynir, domates yediğinde bile buram buram kokmaya başladı, mandal kullanma zamanı :)
Ahtapotlar güneşte kurumaya bırakılmış, üzerleri eşek arısı dolu, sanırım mevsiminde gittik çünkü plaj, restoran, her yerde sürüyle vardı, Armi yi zor koruduk.
Arman'ın ilgisini çekti ahtapot arkadaşlar.
Melinda'nın Latinceden gelen anlamı; bekçi. Zamanında burada yaşayanlar kayanın üzerine çıkarak köylerini korurlarmış, ayrıca denizcileri selamladığına inanılıyor, doğallığı bozulmamış, pırıl pırıl ve pek turistlerin bilmediği bir yer burası.
Bu arada boba'nın içinden, şapkasıyla boyacı Osman amcaya benzeyen Arman ile bol bol resim çekiliyoruz. Şapşik oğlum, resim çekileceğini anlayınca gözünü kameradan ayırmıyor.
Melinda da denizin içi büyük taşlardan oluşuyor, ulaşabilmek için önümde Armi, sırtımda çantam bir hayli yürüyoruz, burada şezlong ve şemsiyeler çok az ama bizim şansımıza tam gittiğimiz anda bir grup kalkıyor ve oğluşumla birlikte uzanıveriyoruz denize karşı.
Suyu pırıl pırıl fakat o taşlar yok mu o taşlar, sevgilinin yengeç gördüm cümlesiyle birleşince beni gayet tedirgin ediyor. Zaten Armi tek kalamıyor diye biz ayrı ayrı giriyoruz, denizin ortasında bir Özlem ve altta sürüyle, beni ısırmak için deliren yengeçlerin hayali, bana pek keyifli gelmiyor :)
Deniz kıyısında şirin bir restoran var, ben frappe yudumlarken sevgili de soda tercih ediyor. Şimdi çoğu kişi, "insan o manzarada uzo içmez mi, yerli şarap tüketmez mi" diyecektir eminim :)
Armi'yi kucağımda uyutuyorum bir yandan da resimden de belli olduğu şekilde, sevgilinin benim için söylediği şekersiz frappeyi yudumluyorum. Bu resimde "şekersiz" dediğim gayet açık sanırım.
Kuzumu uyutuyorum, sevgilimle gayet mutluyuz:)
Şezlongun üzerine bırakıp, güzelce sarıp sarmalıyorum, hadi bakalım bulun Armi nerede?
Güneşlendik, dinlendik ama artık yeni yerleri keşfetme vakti geldi.
Şimdiki hedefimiz, Agios Isidoros. Mavi bayraklı bir denizi var, kumsalı ufak ufak çakıllardan oluşuyor, denizi biraz dalgalı ve ılık. Melinda'dan daha keyifli bir yer, fakat wc si biz gittiğimizde berbattı, burada da giremedim bakalım nereye kısmet olacak diye geçiriyorum içimden.
Midilli'de plaja giriş parası diye bir şey yok, her yer halka açık ve beleş. Şemsiye ve şezlong bazı yerlerde ücretli bazı yerlerde ise arkasındaki restoranda yemek yerseniz ücretsiz.
Sevgilim ve Armi burada denize girmiyorlar, ben keyfini çıkarıyorum bol bol. Arkasında restoranı mevcut, önünde de ücretsiz otoparkı. Şezlon ve şemsiyeler burada emrinize amade. Aslında keşke Melinda da çok zaman kaybetmeden günü burada geçirseymişiz. Biraz daha büyük ve rahat geldi bana.
Bol virajlı ve yemyeşil yollardan, Türk radyoları eşliğinde şarkılar söyleyerek yolculuk yapıyoruz. Gariptir İzmirdeyken hep yunan radyoları çıkar burada da hep Türk radyoları :) Bir tezatlık var bu işte sanırım.
Yollara dağlardan hep taşlar dökülmüş çoğu yerde koruyucu tel döşemişler ve hatta üstü kapalı tüneller yapmışlar.
Dağ bayır derken Mytilene'de ki otelimize geliyoruz, işte wc zamanı diye seviniyorum, da daaammm. Ver sevgili ver içme suyunu hoşgeldin medeniyet :)
Duş alır almaz kendimizi sokaklara atıyoruz. şirin mi şirin, iştah açıcı bir tatlıcı buluyoruz, Sugar House. Dondurmalarına bayılıyorum, 3 kup dediğin nedir ki deyip saldırıyorum ama burada kuplar biraz devasa haberiniz olsun. Son kaşığı yiyemiyorum o kadar.
Sevgili de maşallah ağzından çok tshirtüne yediriyor. Foto çekeceğimi görünce kapatmaya çabalasa da türlü türlü triplerimden sonra yaramaz çocuklar gibi gösteriyor marifetini :)
Mağazaları geziyoruz daha doğrusu vitrinlerini görüyoruz, neredeyse hepsi kapalı. Ben zaten bunların açtığı zamana pek denk gelemedim, öğlen kapatırlar, akşam kapatırlar arkadaş dünya kadar turist var, habire dondurmacı-cafe mi gezeceğiz, aç da bakalım şu şirin ayakkabılara di mi ama.
Bu arada benim minnak oğlum arabasında uyuyor mışıl mışıl maşallah.
Eteğimin boyunu beğenmediği için, sevgili genelde yüzümü çekse de bol bol poz veriyorum. Akşam ışıklarla daha bir güzel burası.
Sahil şeridinin sonunda salaş balıkçılar var, niyetimiz orada akşam yemeği yemekti fakat o kadar tokuz ki artık başka sefere diyoruz. Sizin vaktiniz varsa mutlaka uğrayın derim ben.
Ben miiiii? Ne mümkün, ya odada fare varsa Armi'nin kulağını nefesiyle uyuşturup yerse, ya burnunu yerse diye kurup kurup kalkıp oğluma bakıyorum.
Tekrar yatınca da; ya beni görüp kaçtıysa hala yatağındaysa diye tekrar kalkıyorum. Bu şekilde sabaha kadar uyuyamıyorum ne yazık ki. Neyse sabah ola hayrola diye boşuna dememişler di mi?
Güzel bir kahvaltı yapar kendimize geliriz nasıl olsa...
Yunan Adaları Gezi Rehberleri
- Midilli Gezi Notlarım;
Sevgiler...
Yunan Adaları Gezi Rehberleri
İlginizi çekebilecek diğer yazılar;
- AKHİSAR DAN EMİRALEM E...
- AKÇAY GEZİSİ
- ALİAĞA - İZMİR
- AYVALIK TA 2 BLOGGER
- AYVALIK-CUNDA (CENNET)
- Antik Zeytin Hotel - Bodrum
- AĞVA GEZİSİ...
- BADEMLİ - DİKİLİ / FAME BEACH - Yeni !!
- BALKONUMUZDAN BALIKLAR
- BAŞTAN SONA MALDİVLER
- BEYRUT GEZİSİ
- BODRUM BODRUM...
- BOZCAADA GEZİSİ
- Bebek ile Tatil Nasıl Geçer ??? - Yeni !!
- Bodrum-Bitez-Turgutreis-Gümüşlük
- BÜYÜKADA ; BEN GELDİM...
- BİRGİ / ÖDEMİŞ
- CAVİT İN YERİ / GÜZELBAHÇE
- CUMARTESİ KEYFİ / AMRİTA SPA
- DALYAN VE İZTUZU PLAJI
- DENİZ UÇAĞINDAN MALDİVLER
- DEĞİRMEN (TİRE)
- DOĞU YA DOĞRU - 1
- DOĞU YA DOĞRU - 2
- DOĞU YA DOĞRU - 3
- Dağmaran Kahvaltı Evi
- Denize girmek için en güzel plajlar
- Dünyanın en küçük ülkesi; VATİKAN
- EFES ANTİK KENTİ (SELÇUK)
- EN GÜZEL PİKNİK ALANLARI
- ESKİ DATÇA VE SELİMİYE
- ESKİ FOÇA - İZMİR
- ESKİ FOÇA ŞENLİĞİ
- ESKİŞEHİR BALMUMU MÜZESİ
- Egenin akciğeri; URLA
- Emirgan Korusu, Laleler ve Köşkler..
- Eskişehir Gezi Rehberi / 2.Bölüm
- Eskişehir Gezi Rehberi/1.Bölüm
- Evlilik Teklifi, Kız Kulesi, Ağva
- FASULİ - İSTANBUL
- Fethiye'de Neler Yapılır - 1.Bölüm
- Fethiye'de neler yapılır - 2.Bölüm
- GAZİANTEP GEZİ REHBERİ
- GAZİANTEP GEZİSİ - 1
- GAZİANTEP GEZİSİ - 2
- GAZİANTEP GEZİSİ - 3
- GAZİANTEP GEZİSİ - SON :(
- GAZİANTEP TEN NELER ALDIM
- GEYİKLİ BOZCAADA ÇANAKKALE
- GEZİMANYA SÖYLEŞİM...
- GÖBEKLİTEPE - BALIKLI GÖL
- Günübirlik Gezilecek Yerler / 1.Bölüm
- Günübirlik Gezilecek Yerler / 2.Bölüm
- Güzeller güzeli; Mordoğan-Karaburun
- HAVA ALANINDAN...
- Haydi tatile; KUMBURGAZ 'a
- Hediyelik Eşya Günleri
- ITHAA / SU ALTI RESTORAN
- KAHVALTI MEKANLARI - PART 1
- KAHVALTI MEKANLARI - PART 2
- KAHVALTI MEKANLARI - PART 3
- KAHVALTI MEKANLARI - PART 4
- KAPUTAŞ PLAJI VE KAŞ
- KARAGÖL GEZİSİ
- KISA BİR YUNUS ŞOV...
- KIZ KULESİ HAKKINDA...
- Kirazlı Köyü / Hafta Sonu Kaçamağı
- Kozak ve Çam Fıstıkları
- MALDİVLER / MANTA BALIĞI
- MALDİVLER BALAYI / 1.Bölüm
- MALDİVLER BALAYI / 2.Bölüm
- MALDİVLER BALAYI / 3.BÖLÜM
- MALDİVLER DE YÜZMEK...
- MANTA BALIĞI (MALDİVLER)
- MASAJ / JAKUZİ (Maldivler)
- MERCANLARDA ŞNORKELLING
- Müthiş Bir Evlilik Yıldönümü !
- MİDİLLİ GEZİSİ - 1.BÖLÜM
- MİDİLLİ GEZİSİ - 2.BÖLÜM
- MİDİLLİ GEZİSİ - 3.BÖLÜM
- MİDİLLİ GEZİSİ - 4.BÖLÜM
- MİNİATÜRK / İSTANBUL
- NAZAR KÖY 'E YOLCULUK
- OYUN VE OYUNCAK MÜZESİ
- PALAMUT BÜKÜ / DATÇA
- PRAG GEZİSİ (Metin Yılmaz)
- PRAG GEZİSİ II (KARLOVY VARY)
- Palamutbükü-Datça / 2014
- Pamuklar içinde PAMUKKALE
- ROMA'yı Keşfetmeye Hazır Mısın?
- SAKLIKENT KANYONU
- SALVADOR DALİ SERGİSİ
- SEVGİLİM VE DEV BALIKLAR
- SIĞACIK/SEFERİHİSAR (cittaslow)
- Sevgilimin Doğum Günü / 2014
- Suların yuttuğu; HALFETİ
- Sutüven Şelalesi / Hasanboğuldu
- TANDIR ZEVKİ (GİZLİ BAHÇE)
- TESTİ GARDEN RESTORAN
- Taşlaşmış Şehrin laneti; POMPEI
- Teos Park-Sığacık/Seferihisar
- Türkiye'nin ilk otomobili;Devrim
- TİRE - KAPLAN
- Urla'yı 7 geçe; ÖZBEK KÖYÜ
- WAFFLE - TURUNÇ
- YEMYEŞİL MALDİVLER...
- Yalıkavak-Türkbükü-Yel Değirmeni
- Yunanistan Vizesi Hakkında Herşey
- YÖRÜK MÜZESİ / FETHİYE
- ZEUGMA (BELKIS) KÖYÜ
- ÇAMLIK LOKOMOTİF MÜZESİ
- ÇANDARLI / DİKİLİ-İZMİR
- ÇEŞME DE 2 BLOGGER...
- Çanakkale'nin meşhur; Peynir Helvası
- ÖZGÜRLÜK ANITI VE OSMANLI
- ÖZLEM'İN DOĞUM GÜNÜ / 2014
- Özel Araç ile Yurtdışına Çıkış
- İSKENDERİN MABEDİ; Mavi Dükkan
- İTALYA GEZİSİ - SİENA / Palio Yarışları
- İTALYA GEZİSİ / CENOVA
- İTALYA GEZİSİ / FLORANSA
- İTALYA GEZİSİ / MİLANO
- İTALYA GEZİSİ / PİSA KULESİ
- İTALYA GEZİSİ / San Gimignano - Orvieto
- İTALYA GEZİSİ / VENEDİK
- İZMİR E GELDİM DEMEK İÇİN...
- İZMİR ENTERNASYONAL FUARI
- İZMİR İÇİN LEZZET DURAKLARI
- İtalya İçin Ayrıntılı Gezi Rehberi
- İtalya'nın serseri çocuğu; Napoli
- İzmir'in Meşhur Köyü; KOZBEYLİ - Yeni !!
- İÇMELER / MARMARİS
- ŞIK RESTORANLAR
- ŞİRİNCE
YA FOTOYA BAYILDIM ÇOK ŞEKER ÇIKMIŞ MAŞALLAH BEBEKLE GEZMELERİ OKUYUNCA CESARETLENİYORUZ TAKİPTEYİM..:)
YanıtlaSilİnanın minik yavrunuzla beraber böyle hatıralar biriktirmek çok keyifli, bu pazar 10 günlük Almanya gezisine çıkıyoruz. Biraz daha zor olacak sanırım.
SilSevgiler...
Canım ya :) Çok tatlısınız maşallah. Allah nazarlardan korusun.
YanıtlaSil2015 nisanda oradaydık. Sea Shell restaurantı Agios Isidoros'a yakın kaldığımız Elia Village'nin sahibi önermişti. Biz de çok memnun kaldık. Gidecek arkadaşlara önerim beğendikleri otelle direk iletişim kurmaları ve rezervasyon siteleri ile fiyat kıyaslamaları. Otel sahipleri checkout esnasında bize kendileri önerdi, mail atın veya telefon edin daha iyi fiyat veriri dediler.
YanıtlaSilEvet internet siteleri yuksek komisyon aliyormus pek sicak bakmiyorlar. En ucuzu ve garantisi direkt aramak.
SilBu arada hayatimin gercekten en lezzetli sardalyasini bu restoranda yedim.
Evet internet siteleri yuksek komisyon aliyormus pek sicak bakmiyorlar. En ucuzu ve garantisi direkt aramak.
SilBu arada hayatimin gercekten en lezzetli sardalyasini bu restoranda yedim.