Eveeet Prag' a gidince olmazsa olmaz görmeniz lazım dediler. Ne işimiz var Türkiye de kaplıca mı yok gibi düşünebiliyor insan ilk başta.
Ama buraya kadar gelmişken hele ki turda benim gibi meraklı biri olunca organize olduk düştük yollara. Prag' dan otobüsle çıkıyoruz, meşhur tur rehberimiz yol alırken bir yandan da bize buraların tarihçesini anlatıyor. Nihayet hedeflediğimiz yere varmanın mutluluğu ile karlarla kaplı dağlarda o enfes manzarada yokuşları tırmanarak çıkıyoruz.
Oldum olası sevdim bu ağaçların karlarla bezenmesini ben.
Şehre turistleri otobüsle sokmuyorlar, otoparka aldılar, oradan belediye otobüsleriyle indik şehir merkezine. Ne güzel bir uygulama bence keşke bizde de böyle olsa. Yerlerde kalıp kalıp buzlar var dikkatli yürüyoruz.
Şehre turistleri otobüsle sokmuyorlar, otoparka aldılar, oradan belediye otobüsleriyle indik şehir merkezine. Ne güzel bir uygulama bence keşke bizde de böyle olsa. Yerlerde kalıp kalıp buzlar var dikkatli yürüyoruz.
Rehberimiz sakın benden ayrılmayın fotoğraf çekmek için sonra bol bol vaktimiz olacak dedi. Ancak ben onu dinlemedim. Asi bir yanım çıkıyor böyle bazen benim içimde, iyi ki dinlememişim bol bol fotoğraf çektim. Sonra kimsenin fotoğraf çekmeye vakti olmadı :) Aklınızda olsun siz de böyle uyarılara kulak asmayın bol bol resim çektirin.
Attığım her adımda bir gün buraya sevdiğim insanı da alıp gelmem lazım dedirtti ortam bana. Öyle romantik öyle doğal ki. Önce değişik binalar ilgimi çekiyor, kiliseler, rengarenk evler, restoranlar, mağazalar... Birinin fotoğrafını çekince bir arkadan gelen yapı daha cazip, daha etkileyici hayır hayır doğru kelime daha büyüleyici geliyor insana...
Rehberimiz hediye içki almamız için en uygun yerleri gösteriyor bize. Buranın meşhur likörü var-Bechorovka, çok methettiler gelmeden. Ancak bende uyandırdığı duygu sanki mide ilacı içtiğimdi.
Kağıt helvası var çikolatalı falan onları tadıp yol alıyoruz.
Burada av eti yenirmiş, biz de geyikten ziyade ördek yeriz dedik. İlk girdiğimiz yer rezervasyonsuz almıyoruz dedi. Düşünün turistsiniz nasıl rezervasyon yapabilirsiniz rehberiniz önceden ayarlamazsa !. Devam ettik , şehre en tepeden bakan kilisenin yanında meşhur bir restoran var dediler, neredeyse buzlarda kayıp düşecektik bu yokuşu tırmanırken. Kapısına gidip de kapalı olduğunu öğrendiğimde yüzümdeki ifadeyi görmeliydiniz. Bir ördek için neler yapıyorum Tanrım....ve nihayet şehri ikiye bölen bir nehrin üzerinde kurulmuş şipşirin bir cafe buluyorum. Ördek pişirdiklerini öğrendiğimde nasıl da seviniyorum. Bizim ekiptekiler de sonunda sıcak bir yerde oturup yemek yiyeceklerine bir hayli seviniyorlar :)
Buralara has bir peynir kızartması var çok lezizdi, gerçekten denemelisiniz. bir de ördeklerin yanına lahana veriyorlar (sanırım her yemeğin yanında veriyorlarmış o kadar bol yani) o da tatlıydı beğendim. Annem duymasın, benim bir sebzeyi beğendiğimi duyunca epey şaşıracaktır kendisi. Ördekler şahane kızarmıştı. Adamlar bu işi gerçekten biliyorlar doğrusu.
Evet karınlar doydu hediyeleri de aldık bitti mi? Hayır, tabiki. Teyzem ve annemlesiniz bir takı operasyonu mutlaka olacaktı- bir bakıyorum kayıplar ne oldu diyorum dayıma, aranırken 'grana' taşlarından özel yapım mücevherler satan bir kuyumcuda tezgahın yarısını boşalttırmışlar seçerken yakalıyorum. Teyzem diyorki "iyi ki geldin bu mu güzel yoksa bu mu ?" 2 seçenek var sanıyorsanız aldanıyorsunuz; yüzlerce çeşit var. Sırf inadıma 3üncü bir taneyi gösterip kafalarını karıştırıyorum :) ikisine de güzellerinden birer tane alıyoruz. İçimize sindi. Renkleri koyu kahverengi renkli bu taşların. Şimdi taş deyince aklınıza akik taşı gibi birşey gelmesin. Burada bir kaç yüz dolarlık taşlardan bahsediyoruz.:)
Serbest zamanımızda merkezdeki güzel bir cafede cheese cake ve cappucino ısmarlayıp, sokakta yürüyenleri izliyoruz. Çıkınca da cam eşyalar satan mağazalardayız. Hatta bir yurdum insanı dahi gördüm satıcılar arasında. Beğendiğimiz cam eşyalardan hediyelik olarak topluyoruz. Cam çiçekler bir harika ama korkuyorsunuz gidene kadar kırılır diye, belki tedarikli gelip götürebileceğinize inanırsanız almak enterasan olacaktır. Ancak şunu bilmelisiniz ki epey el yakıyorlar.
Burası kaplıcaların şehri yani bir çok kişi tedavi amaçlı buraya yıllardır geliyor. Suyu oldukça kükürtlü ve bir çok rahatsızlığa iyi geldiği söyleniyor.
Şehrin hemen girişinde zamanında önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün de kaldığı bir ev var, şu an müze olarak kullanılıyor. Burada bile bu saygıyı hissetmek gerçekten onur vericiydi.
Devasa hotelleri var. İnsanı huzurla kaplayan bu yeşilliklerin içinde tertemiz havada bulunmak insanın canına can katıyor.
Havanın bir hayli soğuk olmasına katlanabilecekler için muhteşem bir gezi olacaktır. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Nehir boyunca yürümek bile öyle iyi geliyor ki insana bütün vücudunuzu huzur kaplıyor...
canım çok güzel yazmışsın.tşk.Nuray
YanıtlaSilSüper akıcı bir anlatım olmuş,bu gezide yanında olmadığım halde sanki seninle birlikte gezdim.
YanıtlaSilMısır, Almanya, Kıbrıs, İngiltere.... tüm yazılarını büyük bir merakla bekliyorum
Benim için yaşadığımız güzellikleri yazmak ve paylaşmak bir zevk:) Hele ki, sizlerin bu desteği sayesinde daha çok yazarım elbet.
YanıtlaSilevet devamını sabırsızlıkla bekliyorum.siz gezin ben okumakla yetinirim.çok güzel yazmışsın
YanıtlaSilmücessem
Çok teşekkür ederim, inşallah sizlerle de güzel gezilerimiz olur.
YanıtlaSil