Yollarda Hayat Var...: YEŞİLYURT KÖYÜ

Doğum günümün hafta içine denk gelmesinden mütevellit, çiçekler ve hediye kısmını halledip, romantik bir yemek kısmını pazar gününe bırakmıştık.

Fakat sürpriz bir şekilde Cumartesi de tatil olunca, kafamızda bir ampul yandı ve bizim romantik yemek, keyifli bir geziye dönüşüverdi. Alelacele rotayı hemen 4 saat mesafede yer alan Çanakkale'ye çevirdik.

Henüz sevgiliyken ailemin "birlikte kalamazsınız!" şartı ile günübirlik gidip gelmiştik buraya, şimdi yanımızda 2,5 yaşında Arman ile 2 günlük minik bir kaçamak yapacağız.

Hafta sonu için yaklaşık 600-700 Km yol yapmamı garip bulanlar, nasıl göze alıyorsun diye mesaj atanlar, çocukla biz markete zor gidiyoruz, sen nasıl cesaret ediyorsun diye soranlar oluyor.

Sanırım biz bu hayat tarzına alıştık, beni evde geçirilecek bir hafta sonu kadar yoran, bunaltan başka bir şey daha yok mesela.

Çamaşır, bulaşık, Arman'ın yemeği, tuvaleti, masayı topla kaldır, eee ne anladım ben tatilden. Kapıyı bir güzel kapatıp gittin mi peşinden gelmiyor işler, ne güzel :)

Neyse konuyu bulandırmadan devam edeyim yoksa Yeşilyurt köyünü anlatamadan yazı bitecek :)

Evlerin güzelliği :)

Akşamdan bavulumuzu arabaya indirip, sabahın 5 inde kalkıp hazırlanıyoruz, Arman'ı da alıp yola çıkıyoruz. Havanın henüz karanlık olmasının faydası; oğlumun 2 saat daha araba koltuğunda uyuması oluyor.

Bu arada Arman 1 haftadır tuvalet eğitiminde, o yüzden biraz tedirginim. Yanımıza portatif lazımlık aldık ama "ya oto koltuğuna yaparsa" endişem hala geçmedi, yaşayıp göreceğiz artık :)

Kazdağlarına yaklaşınca instagramda resmini görüp bayıldığım Yeşilyurt Köyü aklıma düşüyor, sevgili, hedefe odaklı olsa da bir yolunu bulup aklını çeliyorum ve köy ayrımından sapıyoruz.

Kazdağları, doğal güzelliğinin yanısıra Yunan Mitolojisinde de çok önemli bir yere de sahip. Afrodit, Hera ve Athena'nın katıldığı ilk güzellik yarışması (eski adıyla İda dağında) gerçekleşiyor, Zeus doğuyor, Afrodit aşık oluyor, Yunan Tanrıları Truva savaşlarını buradan izliyor gibi birçok hikayede adı geçiyor Kazdağlarının.

Tabii oksijen deposu bu yerde, görülmeyi hakeden birbirinden güzel yerleşim yerleri de bulunuyor, Yeşilyurt Köyü bunlardan sadece biri.

Sabahın körü, henüz burada bile hayat başlamamış, gezmek için en uygun vakit yani, hava serin, fotoğraf çekmek istediğim her yerde insan yok, harika.

Tam pikniklik

Köy diyorum ama aslında haksızlık ediyormuş gibi hissediyorum, muhteşem modern evleri, kapılarının önlerinde Mercedes'leri, iki kişi 60 TL lik kahvaltısı ile İstanbul'un köy hali demek daha mantıklı sanırım.

Burada kesinlikle yaşanır çünkü bir yandan dağın ve yeşilliğin içindesiniz, doğal yiyecekler, köy ekmeği, köy yumurtası, diğer yandan canınız deniz mi çekti, kısa bir mesafede Assos, Behramkale, Küçükkuyu, Akçay.

Keyifli sokaklarında dolaşıyoruz, bu arada kesinlikle topuklu giymeyin çünkü yolları pek buna müsait değil, spor ayakkabı ile bile ayakta durmak zor. Sürekli kucak diye tutturan Arman'ı 10 cm dolgu topukla taşıyamayacağım için, fotoğraf çekme bahanesi ile babasının koynuna postaladığım da doğrudur ayrıca.

Bu arada çocuk arabası ile yol almak da imkansız aklınızda bulunsun.

Yokuş yukarı tırmanıyoruz, harika bir deniz manzarası eşlik ediyor bize. Kahvaltı için Ayten ablanın yeri çok keyifli gözükse de henüz bomboş, cesaret edip oturamıyoruz.

Aklım burada kaldı :)

Meydanına geri dönüyoruz, ilginç mimarisi ile camisi çok güzel gözüküyor, hemen yanında hediyelik eşya satan dükkanlar açılmış, bu arada tur otobüsleri ile dolmuş ortalık, her yer insan kaynıyor.

Rengarenk dükkanlar var

Burada genelde peynir ve zeytin ürünleri satılıyor. Ben kahvaltıda sepet peynirini yedim oldukça lezizdi. Burada otlu börek ve hatta otlu dondurma bile yemeniz mümkün. Ege nin meşhur zeytinyağlı tabakları yerini mantı, gözleme gibi turistik atıştırmalıklara bırakmış.

Hemen köyün girişinde bulunan 2 katlı mekana giriyoruz, üst katın manzarası süper, hem deniz, hem de yemyeşil mis gibi dağ :)

Hemen köyün girişinde keyifli bir kahvaltı yapmak mümkün

Köy kahvaltımız masaya gelene kadar tüm garsonlar uğruyor Arman'ı sevmek için, hepsi güleryüzlü. Kahvaltı da kavun gelmesi, patlıcan ve biber kızartmasının sıcak olması (ki çok önemli bence), reçelleri, çaydanlıkta gelen çayı, enfes reçelleri ve buram buram kokan köy ekmeği bizden tam not alıyor.

Biz sahanda, Arman'a ise rafadan yumurta söylüyoruz, ekstra 1 tabak daha aldığımız kavun ile beraber 60 TL hesap ödüyoruz. Eee her güzel şeyin bir bedeli var, ellerinize sağlık yine olsa yine yaparım :)

Arman kavunu yemekle meşgul :)

2014 yılında, sevgilimin doğum günü için ona sürpriz yapıp, okuyucularımdan birinin tavsiyesi ile Çetmihan Otel'in şömineli ve banyosu hamam tarzında dekore edilmiş, Kral dairesini ayırtmıştım. Sürprizimi ayrıntılı okumak için tık tık!

Kral dairesi

Yeşillikler içinde keyifli bir hafta sonu geçirmiştik.

Eğer konaklamayı düşünüyorsanız (biraz pahalı olmakla birlikte) bu oteli kesinlikle tavsiye edebilirim.

O zaman "üst kısımda bir köy var çok meşhur" demişlerdi de hiç merak edip bakmamıştık, meğerse böyle bir güzellikle yanyanaymışız o gün de.

Bu köyün eski adı 'Büyük Çetmi'

İstanbul'un fethinden sonra Türkmenlere bu köy ve daha birçok köy hediye olarak verilmiş. Onlar da yerleşik hayata geçmeye karar verince, Rum taş ustaları getirip evlerini inşa ettirmiş, bu Rum ustalar sonradan köyün alt kısmına yerleşmişler.

Yani aslında eski Rum köyü olarak bilinse de gerçekler biraz farklı. Hep birlikte kardeş kardeş yaşarken Mübadele zamanı gelmiş çatmış ve Rumlar Yunanistan a gitmek zorunda kalmış.

Şu anki halkını ise yörükler ve şehrin kalabalığından sıkılmış İstanbullu ve Ankaralılar oluşturuyor.

Bu arada köyde minik de bir park var, çocuklu annelere duyurulur :)

Biz 2 saat ayırıp gezmiş olsak da eminim ki konaklamak da çok keyifli olacaktır. Çetmihan Otel, Manici Kasrı (ikisinin sahipleri kardeşmiş), Taş Konak, Reis Inn, Karye Müze Otel gözüme ilişen oteller. Hepsi keyifli gözüküyor ve yapıları da köy havası ile gayet uyumlu.

Bunun nedeni ise buranın Sit alanı olması, yani sadece buradan çıkan malzeme ile yapılan mekanlar turizme açılabiliyor. Geneli de butik otel tarzında hizmet veriyor ki bu aslında kalite bakımından çok daha iyi.

Zamanınız varsa, Adatepe Köyü, Zeus Altarı, Tahtakuşlar köyü, Mıhlıçay da diğer görülecek keyifli yerlerden.

Hem midemize hem de gözümüze hitap eden Yeşilyurt Köyünü ardımızda bırakıyoruz, yolumuz uzun.