Navigation Menu

SAMOS (SİSAM) ADASI GEZİ REHBERİ


Samos, Sisam, gezilecek yerler, gezi rehberi, yunanistan, Pythagorio, Kokkari, Karlovassi, Vathy, Feribot seferleri, euro, para birimi, doryssa otel

Her sene yaptığımız gibi bu sene de vizeyi almak kolay oluyor diye gezimize bir Yunan adası ile başladık. Midilli ve Sakız Adasına bayıldıktan sonra bu defa da denizinin güzelliği ile dillere destan olmuş Samos'u keşfettik.


Sokak aralarına bayıldım :)

Yunanlılara göre Samos, bize göre ise Sisam Adası olan bu cennet Osmanlı'dan en son ayrılan ada olarak biliniyor, o zamanlar Sisam Beyliği tabii ki. Ülkemize yakınlığı ile de gözde bir tatil merkezi.

Yunan adalarındaki huzuru seviyorum, ağırkanlı insanları, ışıltılı ve genelde taşlı denizi ile tam da yaz tatili için var gibi. Deniz ürünleri, tazecik Greek salatası ile midemi şenlendiren, sokak aralarında kaybolmaya bayıldığım, küçük otellerinde kalabildiğim, Euro olmasından dolayı çok uyguna gelmese de, idare edilebilir nitelikte olan bu adalar kim ne derse desin henüz bozulmamış, hatta bir gün bozulur mu ondan bile şüphe ediyorum.

Pahalı gibi gelse de sonuçta Çeşme'de Euro kullanılmadığı halde, fiyatlar yunan adalarına kıyasla daha bile pahalı diye içimi rahatlatıyorum.

Vize

Samos adası için, diğer Yunan adalarına olduğu gibi Schengen vizesi isteniyor ne yazık ki. İzmir'den vize işlemleri bireysel olarak yapılamıyor, VFS Global adlı şirket üzerinden yürütülüyor. 

Benim pasaportumdaki ilk vizeye 6 aylık verince havaya girmiş, her defasında Yunanistan'dan başvurursak birkaç defadan sonra bize 2 yıllık bile verirler diye düşünmüştük, ne yazık ki bu son defa  da 6 aylık verince havamız biranda dağılmış oldu :) 

Bir daha ki sefere önden bir mektup yazacağım işe yararsa bildiririm yoksa ne yaparsak yapalım 6 aya razı olacağım artık :)

Bu arada vize için 2 kişi 750 TL para ödedik, tabii devletimiz madem geziyorlar bir de yurtdışı çıkış harcı diye bir şey koyalım buyurmuşlar, onun için de kişi başı 15 TL daha ödedik gümrükten çıkmadan.

Harcı ödedikten sonra görevliye, bunu ne yapacağız diye soran gence cevap, "yırtıp atın bir önemi yok "oldu. Budur yani ödedin, bitti :)

Bunun haricinde Yunan Hükumeti, Türk vatandaşları için, formaliteleri azaltmak ve ülkeye girişi kolaylaştırmak adına her yıl bir karar çıkarıyor. 2017 yılı için tek girişli, maksimum 15 gün geçerli olan Schengen vizesi  için kapıda vize uygulaması şu şekilde yapılıyor;

Seyahat tarihinizden en az 1 hafta önce bu işle uğraşan bir turizm acentesine gerekli evrakları veriyorsunuz. Daha sonra bu acente sizin evraklarınızı, seyahat tarihinize kadar gideceğiniz Yunanistan yetkilisine ulaştırıyor. 

Siz adaya vardığınızda sıraya girerek müracaat ediyorsunuz. Ve vizenizi alabiliyorsunuz. 2017 için vize ücreti yetişkin için 55 Euro, çocuk için 20 Euro.

Başvuru yaparken acenteye ödemeniz gerekiyor bu ücreti de. Tabii "vizeniz adaya gittiğinizde çıkmayabilir" deniyor başvuruda, sorumluluk almıyorlar ama daha ben geri çevrileni duymadım, aklınızda yine de bulunsun tabii.

Bu sene bu uygulama vardı fakat önümüzdeki sene kalkabilir yada şartları değişebilir o yüzden lütfen güncel hali için acenteler ile iletişime geçin.

Ulaşım

Samos'a Kuşadası ve Seferihisar'dan feribot seferleri mevcut. Kuşadası'ndan kalkan feribotlar Vathi ve Pythagorion Limanına, Seferihisar'dan kalkanlar ise Karlovasi Limanına karşılıklı seferler düzenliyor.

Biz Kuşadası için internetten, Ertürk isimli bir firmadan aldık feribot biletimizi. Meğerse Ertürk'ün orada gemisi yokmuş, biletimizi almak için feribot kalkmadan 1 saat önce ulaştığımızda bizim biletimizi bulamadılar, çıktıları yanımızda götürdük ve incelediler, sonunda alabildik.

Siz siz olun Kuşadası için gemisi bulunan Meander Travel yada Barel Travel dan biletinizi alın derim ben, Samos'a geçen 2 geminin firmaları bunlar, ikisi de farklı limanlara yolcu taşıyordu biz giderken.



Yolculuk yaklaşık 2 saat sürüyor. 

Biz sabah 6 da Aliağa'dan yola çıkıp, erkenden acenteden biletimizi aldık, bu saatte ne yesek, açık fırın var mıdır diye düşünürken Mado'nun gülümseyen personelini görüp sevinçten zıpladık.

O saatte inanılmaz bir enerji ile enfes bir kahvaltı yaptık diyeceğim ama feribota geç kalmayalım diye  o koca kahvaltı tepsisinin hakkını veremedik ne yazık ki. İçimizde kaldı, bir gün özellikle Kuşadası na gidip aynı tepsiden isteyeceğiz, yok başka Mado da olmaz illa ki orası :)

Aracımızı nereye bırakalım diye sorduğumuzda "Tariş'in otoparkı var arka tarafta, orada günlüğü 10 TL" dediler ama biz feribota ucu ucuna yetişince limanın kapısındaki taksi durağında önümüze çıkan  ilk adama verdik gitti, günlüğü 15 TL den.

Tariş; limanın arka tarafında yer alıyor, aracı bırakıp yürüyerek feribota yetişebilirsiniz. Uzun kalacaksanız fiyat avantajı yaratacaktır.

O değil de, önümüzü kesip "bize verin" diyen adama sevgili nasıl arabasını emanet etti diye şok yaşarken ve adaya varana kadar, ya adam hırsızsa diye kafa yorarken, meğerse bilet aldığımız yerdeki çalışanın tavsiye ettiğini öğreniyorum. Baştan söylesene şunu arkadaşım.

Gümrük kuyruğu uzun

Gümrükten geçmek için uzunca bir kuyruk bekledikten sonra, feribota geçip yerlerimize oturabildik, biraz sallanarak da olsa keyifli bir yolculuk yaptık, fakat inerken bir anda izdiham oldu, herkes sıraya geçince ben de vardır bir hikmeti diye, kucağımda Arman ile beraber yerimi aldım sırada tabii.

Sonra bunun ne kadar gerekli olduğunu anladım, çünkü Pisagor'un doğduğu Pythagorion'daki  gümrük, öyle alıştığımız cinsten bir binanın içinde değil.

Pythagorio Gümrüğü beyaz yapı


Bu kuyruğu beklemeden Samos a giriş yok!

Sizi, sıraya sokup, tepenizde güneş, 2 memurun anca sığdığı prefabrik bir yapıdan geçmeniz için bekletiyorlar.

Dönüşü Vathi'den yaptık orada da durum pek parlak değildi, bina prefabrik değildi ama sıra, dışarıda güneşin altındaydı yine. Beyninizin sulanmasından kaçış yok yani.

Böyle bir işkence görmedim, dünya kadar vize parası vererek geldiğin ülkede resmen işkence çekiyorsun. Neyse kucağımızda Arman'ı görünce bizi ve bebekli başka aileleri sıradan ayırdılar.

Ayırdılar ama ne bizi ne sıradakileri alıyorlar içeriye, neyse bekle bekle sinirler tavan yapınca yanımızdaki aile güvenlik ile konuştu. Meğerse önce günübirlikçiler giriyormuş, zamanları az olduğu için mantıklı ama güneşin altında bu kadar mantıklı düşünemiyor insan ne yazık ki.

Pythagorio, kalbimi çaldı

Günübirlik gidecekler için de zaman çok az kalıyor, o yüzden günübirlik gitmenizi tavsiye etmem, gitseniz de adanın pek hakkını veremeyeceksiniz aklınızda bulunsun.

Yarım saat sonra bebeklileri aldılar, güleryüzlü bir memur bastı mührü de Samos'a girebildik. Sizde bebek yoksa; o feribottan koşa koşa inip, derme çatma binanın önünde beklemeye başlayın, yoksa geçmeniz 1,5 saati bulacaktır yoğun bir günde. 

Kuşadası limanı özel bir işletme olduğundan feribot biletleri biraz daha pahalı, biz kişi başı 55 Euro ödedik. Seferihisar'dan geçseydik 39 Euro verecektik.

Bu arada tüm Yurtdışı çıkışları için, pulunuzu Gümrükten geçmeden önce alıp görevliye göstermeniz gerekiyor. 

Bu harcı devlet bankalarından seyahatten önce de alabilirsiniz ama çıkarken Gümrükten almanın (bazen sıra olması haricinde) sıkıntısı olmuyor, biz her defasında çıkmadan hemen önce alıyoruz.

Kuşadası değil de Seferihisar'dan gitmek istiyorsanız tek firma Tursem, sabah 08:00 de kalkan feribotla gidip, 18:00 de geri dönebilirsiniz. Gidiş dönüş 39 Euro ücreti var.

Adada Ulaşım

Biz sezonunda gittiğimiz için araba kiralama işini adaya gitmeden önce halletmiştik, görevli biz limandan çıktığımızda bekliyordu. Eğer siz ayarlamadıysanız Vathi limanının karşısında kiralama şirketleri mevcut. Bu arada adayı gezmek istiyorsanız araba gerçekten gerekli.

Biz günlüğü 35 Euro'dan bir Peugeot 207 kiraladık, (Günlüğü 25-40 Euro arası oluyor genelde) bebek koltuğunu ücretsiz verdiler. Daha uygunları da vardı ama biraz iyisi olsun rahat ederiz diye düşündük, halt ettik tabii yine :)

Hiç aklımıza gelmeyen bir şey oldu, araba tek kapı çıktı, bavulları koyup bagajı kapatınca arka plaka yere düştü, adam aldı, arka rafa koydu, gülümsedi ve sıkıntı yok dedi :0

Biraz kirlettik :)

Son gün akü bitti, adamın gelmesini 2 saat bekledik, kabloyla çalıştırdı, stop ederseniz tekrar çalışmayabilir dedi ve gitti :0 Komedi gerçekten. 

Neyse, ne diyorduk adada minik bir araba kullanın daha rahat edersiniz ama aileyseniz tek kapı olmasın bacaklarınız inip binerken morarabilir, örnek; ben :)

Bu kadar yazdıktan sonra siz aynı firmayı seçer misiniz bilmem ama kiraladığımız şirket, Manos 


Konaklama

Adada konaklamak için tercih edilen belli yerler var, önünde denizi olan, akşamları da renkli geçecek olanların başında Kokkari, Pythagorion ve Karlovasi geliyor. Adanın merkezi olan Vathi'de favorilerden biri.

Biz Pythagorion da konakladık, çok da iyi bir tercih oldu diye düşünüyorum diğerlerini de gezdiğim için. Hele ki yol yorgunluğunun üzerine, otelin manzarasını görünce ağzımız kulaklarımıza vardı.

Zorbas Otel'in manzarası

Pythagorion, etrafında birçok güzel plaja ev sahipliği yapıyor, hatta hemen limanın karşısında denize girilebiliyor, tabii ben buralara kadar gelip, teknelerin bağlı olduğu yerde denize girmenin mantıklı olmadığı düşüncesindeyim o ayrı. 

Akşamları da çok keyifli bu bölgenin, hatta bir akşam Hera'nın anısına gösteriler, yürüyüşler yaptılar. Bu arada dondurmacısı da fevkalade, ee daha ne olsun di mi ama :)

Enfes dondurmalar :)

Otelimiz, Booking.com un en beğenilen otellerinden olan Zorbas Studios. Hemen limanın karşısında (yürüme mesafesinde), inanılmaz canayakın bir ailenin işlettiği, deniz manzaralı odalarının keyifli olduğu, kahvaltısının bir Türk'e asla yetmeyecek, bunun yanında içinde mini bir mutfağı bulunan otelimizden çok memnun ayrıldık.

Kahvaltı meselesini marketten feta peyniri, domates ve nutella alarak hallettik. Arman'ın yemeğini mini mutfağında rahatlıkla pişirdim, hatta blenderımı almayı unutmuştum sahibi kendisininkini getirdi. 

Benim minik oğlan da sahibinin elini bir saniye bile bırakmadı, adamın adını "thank you" sanıp, tenku tenku diye (daha evlenmemiş çocuklarına rağmen) torun sevgisini sonuna kadar yaşattı :)


Oğlumun tenku su :)

İsveç'ten 7 yıldır aynı otele gelen müşteri de var fakat otelin yüzde 80 i Türk'tü. Hatta son günlerde gelen 2 delikanlının yaptıklarından dolayı çok üzüldük. Kibarca soru soran otel sahibinin kızı ile dalga geçmeler, abuk subuk kız düşürme muhabbetleri ile ne yazık ki; bizimla değılsınız :)

Otelin geceliğine kahvaltı dahil 55 Euro ödedik (Deniz manzaralı). Booking'de biraz daha fazlaydı ama otelin kendisine mail ile fiyat sorduğumuzda 55 Euro olabileceğini söyledi. Özellikle Yunan adaları için güzel bir yöntem, tavsiye ederim.

Odamız tertemizdi

Deniz manzaramız biraz çatılı :(

Size tavsiyem bu otele giderseniz üst katlardaki deniz manzaralı odalardan tutmanız ve tutarken "büyük oda istiyorum" demeniz. Çünkü bizim deniz manzaramız biraz çatılıydı :) ve oda ufaktı, mini mutfak bile balkondaydı, siz düşünün.

Balkondaki mini mutfak

Samos Gezilecek Yerler

Pythagoria'da inince ilk işimiz otele yerleşmek oldu, ardından otel sahibinin, her şey tazedir diye tavsiye ettiği 4 Seasons da karnımızı doyurup, gümrük kuyruğunda pişmiş beynimizi serin sulara atmak oldu.

4 Seasons da hem deniz ürünleri, hem de pizza gibi farklı yiyecekler bulunuyor, başta alıştığımız Yunan tavernalarından farklı geldi ama Pythagorion akşamlarında devamlı dolup taştığını görünce önyargılı davrandığımızı anladık.

4 Seasons Restoran

Ben deniz mahsullü spagetti, sevgili ise musakka yedi, sen kalk o kadar eziyet çek gel, sonra oturup patlıcan ye akıl alır gibi değil gerçekten :)


Patlıcan ın en sevimli hali bu olsa gerek :)

Enfesti :)
Greek salata eh işteydi ama diğerleri gayet lezizdi. 35 Euro hesap ödedik yediklerimize.

Yemeklerinden çok, gözlüğünü takarak bize yarım saat, harita üzerinde nereleri gezmeli konferansı veren çalışanları mest etti bizi. Tek tek işaretleyip, nerelere park etmeli kısmına kadar anlattılar sağolsunlar.

POTOKAKI PLAJI

Biz hemen merkezde denize girmek istemedik, tavsiye üzerine en yakındaki plaj olan, yeşillikler içindeki 5 yıldızlı Doryssa Hotel'in önünü tercih ettik.

Pythagorion'dan havaalanı yönüne giderken karşınıza çıkacak, bu arada havaalanı bu kadar yakın olunca üstünüzden uçak eksik olmuyor tabii ki.

Potokaki Beach

Burası boydan boya Potokaki Beach,  tertemiz ama buz gibi suyuna attık hemen kendimizi. Bakar mısınız şu güzelliğe ;



Yunan adalarındaki bu ışıl ışıl görüntüye bayılıyorum, sanki su yok gibi, içine girince ben de sanki saydam olacakmışım gibi :)

Pırıl pırıl bir deniz

Restorandaki abimiz, otelin park yerini kullanabilirsiniz dediği için rahatça gölgeye park da ettik, otel konaklamak için biraz pahalı olsa da önünde havuzu, barı ve sahili ile gayet güzel gözüküyordu.

Otel tatili sevenler için ideal

Sahili taşlı, denizi de taşlı başlayıp ilerleyince kuma dönüyor. Burada her türlü ihtiyacınıza cevap bulabilirsiniz mesela enfes bir frappe yudumlayabilirsiniz.

Yunanlıların bu buzlu kahvesini (her türlüsünü denedikten sonra) sütlü ve bol şekerli içebiliyorum :) Dondurmalı da fena olmuyor tabii :)

Yunanlıların Frappesi pek bir meşhur


Burada şezlonglardan faydalanabiliyorsunuz, normalde ücreti var mı bilmiyorum, biz geç gittik diye pek ilgilenen olmadı çünkü. Ücretliyse, o zaman siz de ağaçların altına serin havluyu ohh miss :)



PYTHAGORIA 

Yol yorgunluğunu geride bırakınca, Arman'ın uyumasını fırsat bilerek kanguruya koyup, Pythagoria yı keşfe başlıyoruz.


Hemen merkezde birbirinden lüks teknelerin bağlandığı bir marinası var, cafeler ve restoranların çoğu bu marinanın etrafına sıralanmış.


Tabii ki sadece sahil kenarını turlamak buraya haksızlık olur, ara sokaklarına da mutlaka dalın :)


Bir de uzun zamandır yediğim en lezzetli dondurmayı da burada bulduğumu belirtmek isterim. Arman'a aldığımız tüm dondurmalara 5 gün boyunca hiçbir ücret almadılar, inanılmaz güleryüzlüler :) Bu arada dondurma çeşitleri akşamdan akşama değişebiliyor aklınızda olsun.

Her akşam yediğimiz dondurmacı; Orange

Burası ünlü matematikçi Pisagor'un doğduğu yer, hani şu Pisagor teorisini bulan matematikçi.  a2+b2=c2 formülünü unutmuş olamayız sanırım :)

Limanın hemen karşı kıyısında Pisagor'un heykelinde resim çektirmeyenleri sanal alemden dışlıyorlar haberiniz olsun :)




Sahilin sonunda yer alan Elia Restoran, Tripadvisor'da favori mekanlar arasında, biz kaldırımın üzerinde de olsa yer bulabildik. Rezervasyon yaptırmaya alışkın bir millet değiliz ne yazık ki.



Elia Restorana rezervasyon şart

Burada yediğim kalamar, adanın en iyisiydi gerçekten, balık çorbası da gayet başarılıydı ki Arman ses çıkarmadan devasa tabağı bir çırpıda bitiriverdi.

Ara sokaklar çok keyifli

Pisagor heykelinin arka tarafında (plaj kısmında) sahile masalarını koymuş restoranlar da beni çok tahrik etti ama orada yemeğe zaman bulamadık ne yazık ki.



Hediyelik eşya dükkanlarını, birbirinden şık elbise ve ayakkabıyı inceledikten sonra markete girip alışveriş yapıyoruz. Anneler dikkat bu sizi daha çok ilgilendiriyor.

Türkiye'deki yoğurda en çok benzeyenini buldum.


Arman yurtdışındaki tatlı yoğurtlara burun kıvırdığı için hep Yunan markalı (Türk bulamıyorum ne yazık ki) yoğurt alırdım ama bu kadar lezzetlisini ilk defa buldum.

Şirin otelimizin yolunu tutup, Arman'ın ertesi gün yiyeceği yemeğini hazırlıyorum, Samos seni çok sevdim.

Pythagori'nin üst yollarında mutlaka dolaşın, manzara müthiş, her yerde miskin kediler de var hem.


Bakar mısınız evin bahçesine :) Önünden her geçişte iç geçirdim :).


Pythagorio'da bir de Tunel var, biz plajlardan zaman bulup gidemedik ama aklımızın bir köşesinde kaldı yine de.

PSİLİ AMMOS

2.gün erkenden kahvaltımızı yapıp, Dilek yarımadasının hemen karşısında bulunan Psili Ammos un kumlu plajında alıyoruz soluğu. Ülkemiz o kadar yakın ki buradan, insan şaşırıyor neden bizim değil de Yunanistan'ın adası diye.

Karışıklık olmasın Samos'ta 2 adet Psili Ammos var, ince kum demekmiş anlamı. Biri güneydoğu da diğeri güneybatıda yer alıyor. Adından da anlaşılacağı üzere ikisi de adada zor bulunan hamur gibi yumuşacık kumlu bir plaja sahip.



Güneybatı da ki Psili Ammos

Dünkü plajın aksine burası taşlı değil ve git git beline bile gelmiyor. Resimden de anlaşılacağı üzere, insanlar genelde sohbet etmek için giriyor denize çünkü o kadar soğuk ki, beline kadar girebilene ödül veriyorlar sanırım.

Burası da Güneydoğu da ki Psili Ammos...

Yanlış yönlendirmek istemem, belki bizim gittiğimiz gün öyleydi ama suyun soğukluğundan denize giremediğim tek yer burası oldu :)

Karnımızın açlığını, deniz kıyısında bulunan taverna Bpaxos'da kuyruğa girerek pekiştiriyoruz. İnsanoğlu neden böyle bilmiyorum, boş masaları olan tavernaya girmiyor, "kuyruk varsa demek ki güzeldir " mantığıyla bilmediğimiz bir ülkede, bilmediğimiz bir yer için sıra bekliyoruz, neden ki?

Sıra bekleyenlere 1 saat sonra gel denen restoran :0

Izgara kalamar ve sardalya söylüyoruz, deniz kıyısındaki masa boşalınca oraya geçelim diyoruz ama sahibi, "kusura bakmayın bana daha çok iş çıkar" deyip bizi tersliyor ! Geçemiyoruz.


Izgara kalamar 

Yine Yunan mantığı ile çok geç gelen servisten ve sahibinin "ben paraya doydum, canınız isterse" tavrından dolayı sanırım, ilk defa bir Yunan restoranı bizi sarmıyor.

Psili Ammos'tan sonraki plaj Klima Bay, burası da favorilerden biri, fakat biz soğuk sulardan biraz uzaklaşmak niyetiyle adanın kuzeyini keşfetmeye karar veriyoruz.

İlk hedef; gitmeden bloglarda, adanın favorisi olduğunu okuduğum;

LIVADAKI BEACH

Adanın kuzeydoğusunda yer alan bu plaj için taksiciler bile bilmez deniyordu ama biz kime sorsak bildi :)

Öncelikle, arabanızı seviyorsanız buraya gitmeyin diye baştan uyarayım çünkü yolun plaja inen son 15-20 dakikası taş, toprak dolu ve girintili çıkıntılı.

Samos Town dan yukarı doğru araçla ilerlerken hiç Livadaki Beach tabelasını görmüyoruz, Agia Paraskevi tabelalarını takip etmek gerekiyor.

Bu arada Pythagorio'dan, Samos Town'a çıkarken kocaman bir Lidl market var (Almanlar her yerde :)


Bizimki sürpriz yumurta diye tutturunca orada bulabildik de hayatımız kurtuldu :) Şaka bir yana da sebze, meyve, kuruvasan her türlü ihtiyacı karşılayacak cinsten.

Resimdeki tabelayı gördüğünüzde ise hemen sola sapıyorsunuz, işte, buraya gitmeyi siz istediyseniz bir boşanma sebebi olan yolculuk böylece başlamış oluyor.

Livadaki Beach tabelası, sola sapın 

Sahili az taşlı kumdan oluşuyor, denizin girişi de taşlı fakat birkaç adım sonra çok keyifli bir kumla dolu.



Denizin içi kum :)

Bu arada hemen derinleşmiyor, çocuklu aileler için güzel bir tercih. Denizin sıcaklığı, kumun yapısı, tesisin ve müziğin güzelliği, çektiğimiz eziyete kesinlikle değiyor.


Türkiye'den gelen çok fazla, neredeyse karşılaştığımız insanların yarısı bizim memlekettendi.


Bol yüzmeli bir günden sonra soluğu Pythagorion deniz kıyısındaki Diaspora Restoran'da alıyoruz.

Arman için çorba var mı diye sorduğumuzda, yok cevabını alıyoruz, sonra yanımıza gelip biraz bekler misiniz diye soruyorlar ve menü de olmamasına rağmen enfes bir tavuk çorbası pişirip getiriyorlar masaya. İşte esnaflık budur :)

Biz de 22 Euro ya 2 kişilik Mix Fish tabağı ısmarlıyoruz kendimize.

Karışık deniz ürünleri tabağı

Ardından Arman'ın, Pisagor heykelinin hemen yanındaki park sefası başlıyor. Sonuçta gezi arkadaşımız, onun da keyif alması önemli. Dilini bilmese de kendine hemen bir arkadaş buluyor, keşke hepimiz çocuklar gibi sevgi dolu ve önyargısız olabilsek :)

Yol üstünde, mısırcı ve lokmacı görüyoruz aman Allah'ım Türkiye'deyim sanki :)

Beni çek diye poz veren Arman

Dondurmalarımız elimizde, otelin yolunu tutuyoruz, yarın güzel plajlar keşfedeceğiz, biraz güç toplamak lazım.

LEMONAKIA BEACH

Kokkari'yi geçtikten 5 dakika sonra karşımıza çıkıyor Lemonakia Beach tabelası. Yol kenarına bırakılan araçları görüp, biraz daha ilerliyoruz, Andreas Restoran yazan tabeladan sapıyoruz, "parking" ibaresi bu tercih de gayet etkili oluyor tabii.


Arabayı park edip, aşağıya doğru yürüdüğümüzde restoranın bahçesine giriyoruz, görüntü muhteşem. Turkuaz renkli enfes bir deniz, yüksekte bir balkon. Bayılsak da, yeni yemek yediğimiz için es geçip turunculu sahile iniyoruz.



İlk şezlong paramızı burada veriyoruz, 2 kişi 6 Euro.

Adanın çoğu gibi, taşlı ama ışıl ışıl bir plaj burası. Suyun sıcaklığı Psili Ammos'a göre gayet iyi. Kuma basmaktan nefret eden Arman için bir cennet.

İnsan girmeye kıyamıyor :)

Denize girip, sahilinde oturup bol bol taş atıyoruz oğlumla. Yunan adalarında bolca eşek arısı var, dikkatli olmak da fayda var.



Önümüzde uzun uzun masaj yaptırıyor bir abi. Valla sallamasyon değil baya baya yaptı masajı hatun. Fakat bir ara adamın poposunu açınca görüntü pek içaçıcı olmadı bizim için tabii.



6 Euro verdik tüm gün takılalım demek belki daha mantıklı ama içimizdeki keşfetme duygusunu bastıramıyoruz, şimdiki hedef ;

TSAMADOU BEACH

Lemonakia plajından bir sonraki plaj burası, bu kadar yakın olduğunu görünce yürüyerek gelseydik diye bile düşündük. Bir de "ee yanyana madem neden aynı deniz için, yeniden şezlong parası vereceğiz ki" diye hayıflandık elbette.

Tsamadou Beach

Fakat iyi ki gelmişiz, arabayı yol üstüne park edip, yürüyerek iniyoruz. Daha ilk basamaklarda ağzımız açık kalıyor. Allahım bu ne güzellik. Tabii ağzımız açık, gülümseyerek inerken, aynı merdivenleri kucakta Arman ile çıkmak bir işkenceye dönüşecek haberimiz yok.

İnerken gördüğümüz ilk manzara bu;


Bu plajın bir başka özelliği de inerken sağda kalan kısmın resmi çıplaklar plajı olması


Tabii ben wc ye giderken, salkım saçak bir abi ile karşılaşıncaya kadar bunu bilmiyordum. Noluyoruz derken bir baktım her yerde memeler, popolar..., kaçsam kaçamıyorum, gözümü mü kapatsam falan diye düşünmeye başladım. Başka yerlere bakmaya çalışıyorum, bir düşünün halimi :)

Ama arkadaş insan beyni meraklı, şezlonglara kayıyor gözüm, çıplaklar kampı deyince ben 90-60-90 göreceğim diye beklerken pek de içaçıcı manzaralar yok görünürde.

Minicik bir kuple :O

Biz de olsa o merdivenlere pusuya yatıp dürbünle dikiz yapardık kesin. Burada herkes gayet alışmış gibi görünüyor.

Tsamadou Plajını şöyle düşünün, girişte çıplaklar kampı, ortalar daha gölgeli şezlonglar, en sonda ise bedava şezlong, restoran ve ücretsiz wifi.

Bu resmi restorandan çektim...
Biz bol gölgeli bir şezlonga kuruluyoruz ama karnımız acıkınca sahili baştan başa yürüyüp restorana oturmak durumunda kalıyoruz. Eğer erken gidip yer bulabilirseniz merdivenlerden inince en dibe kadar yürüyün derim ben.


Restoranın manzarası müthiş, yediklerimiz de gayet leziz. Ben peynirli, domatesli Greek sandviç, sevgili de köfte yedi, e tabii ortaya da olmazsa olmaz Kalamar.


Ev yapımı limonata isteyince böyle şirin kavanozlar geliyor. Sevgilinin içtiği şeftali suyu biraz baygın olsa da ben limonataya bayıldım.

Arman paşa böyle bol gölgeyi bulunca derince bir uykuya dalıyor, yani neredeyse plajı biz kapatacağız o boyuta geliyoruz.


Şezlong da takılırken sevgili restorana gidip içecek bir şeyler alıyor, işte ne oluyorsa ondan sonra oluyor :)

Başımızda bir adam beliriyor, gün boyunca istemediği şezlong parasını tahsile gelmiş. Şezlong başı 2 Euro.

Şu an suyun içinde olmak isteyenler elime mum diksin :)

Sonra da başlıyor konuşmaya, 20 senedir burada çalışıyorum, neden benden istemediniz, servis yapıyorum devamlı koca sahilde, gittiniz kendiniz aldınız içeceği, hemen tanıdım sizi...

Yani ondan alsak belki de şezlong ücreti almayacaktı bizden. Gıcık olmuş, abi ne bileyim ben, 20 yıldır buraya mı geliyorum, burdayım diyeydin biz de yürümeseydik madem. Neyse makbuz istedik getirdi, aynı şeyleri de sil baştan yeniden anlattı.

Adada en beğendiğim 2.plaj olarak kayıtlara geçsin burası lütfen.

Toparlanıyoruz, gelirken gülerek indiğimiz merdivenleri, Arman yürümek istemeyince kucağımızda inleyerek çıkıyoruz. Yahu bu kadar fazla mıydı bunlar ?


Son pozlarımızı da veriyoruz elbette :)

KOKKARI

Adada konaklanacak en güzel yerlerin başında geliyor Kokkari, hemen önünde uzanan kocaman bir plajı var, yine taşlı ve tertemiz :)


Sahil boyunca yürümeye başlıyoruz, sahilin sonunda şirin bir kayık görünce fotoğraf çekilmezsek olmaz.



Çoğu insan bu minik yokuşu çıkmadan geri dönüyormuş. Kokkari de asıl görülmesi gereken yerlerin başında burası geliyor aslında.

Bu mini yokuştan çıkıncaaaa;

Denizin dibindeki restoran ve cafeleri ile resim çekmeye doyamayacağınız türden hem de.

Bu arada girişte "Lütfen çiçekleri koparmayın" diye Türkçe bir yazı görüyoruz, sanırım çiçekleri bir tek bizim millet koparıyor.

Manzara bu !

Face Cafe'nin rahat koltuklarına kuruluyoruz ve waffle ımızı ısmarlıyoruz. Yemek öncesi tatlı garip kaçsa da tatildeyiz nasılsa bir şey olmaz :)

Birileri waffle ı kesiyor yandan yandan :)

Şımarıklık yapan Arman'ın kırdığı bardak sonrası takındıkları tavırları alkışlanacak gibi, bırakın bardak için surat asmayı, hemen Arman'a bir şey olup olmadığını soruyorlar. Kibar bir halkı var buranın.

Sokak araları rengarenk çiçeklerle dolu.

Kokkari sokakları

Hediyelik eşya dükkanları bir hayli çok, seramik ürünler revaçta. Özellikle Pisagor bardağı gayet popüler. Altında delik olmasına rağmen belli bir seviyeye kadar hiç akmayan ama o seviyeden fazla doldurunca içindeki tüm sıvıyı dışarı boşaltan bu bardak alan herkesi şaşırtıyor.

Eski zamanda herkes eşit seviyede şarap içsin diye tasarlandığı söyleniyor. Ya da bizim deyimimize göre "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" :)

Pisagor bardakları her yerde 
Kokkari'nin bir de Meltemi isminde dillere destan bir restoranı var.


Restoran için mutlaka rezervasyon yaptırmanızı öneriyorum. Yoksa bizim gibi kapının önünde sıraya girebilirsiniz, bekleyenlere ücretsiz uzo servisi var bu arada, haberiniz olsun :) Yemeği boşverin isterseniz kafayı bile bulabilirsiniz beklerken :)

Yediğimiz her şey çok lezizdi, yemek sonunda ise beyaz hafif bir tatlı geliyor.

Arkadaşlarımız sahildeki diğer bir restoran olan Mezedaki'den de çok memnun kalmış, farklı bir yer denemek isteyenlerin aklında olsun.

Mezedaki de favori restoranlar arasında...

Kokkari mi Pythagoria mı diye bir seçim yapmam gerekse kalmak için yine Pythagoria yı tercih ederdim, sanırım bunun en önemli nedeni, Kokkari'de deniz ile cafeler arasında yürümek için çok az bir mesafe kalması.

Sabah erkenden kalkıp, adadaki favori plajımı görmek için yollara düşüyoruz. Virajlı dağ yollarından döne dolaşa ulaşıyoruz. Tatilde 2 defa gittiğim tek plaj olan;

KAMPOS

Burası adanın güneybatısında yer alıyor, yani bize göre bir hayli uzak :) Elimizde harita, dağ yollarından döne döne ilerliyoruz.

Restorandaki abi bize kuzeye çıkın geze geze güneye inersiniz diye öneride bulunmuştu ama benzinlikteki pompacı "abi manyak mısın yolu uzatıyorsun, derdin ne" bakışı atınca vazgeçtik kuzu kuzu Pyrgos, Marathokampos üzerinden devam ettik yolumuza.

Kazada ölenlerin anısına, kaza yerine yakın dikilmiş mabetler

Yol uzun diyorum ama toplasan molalarla 1 saati bulmuyor bile. Mide bulantısını düşünerek, yemek yemeden yola revan olun derim ben, hele ki benim gibi devamlı önünüzdeki haritaya bakmaya mecbursanız :)

Kampos tan hemen önce Votsalakia'yı görüyoruz, herkes denizde, acaba burada mı girsek derken, ileriye de bakalım beğenmezsek geliriz diye es geçiyoruz ve Kampos'taki, Palamutbükü ayarındaki enfes denizi görünce hemen vazgeçiyoruz.

Hamak severiz :)

Kampos upuzun bir plaj, farklı farklı beachler de var, sadece havlunuzu serip dinleneceğiniz bomboş alanlar da. Biz çocukla olduğumuzdan, restoranı bulunan, şezlong ve şemsiyeli bir yer bulmak niyetindeyiz.

Sevgili gözüne bir yer kestirip park etse de benim kalbim Chester's de kalıyor. O sıcakta yürüttüğüm için bana sinir oldun aşkım ama sonradan (özellikle bizim arabanın aküsü bitince ve orada bize güleryüzle yardımcı olduklarında) bana çok dua ettin içinden biliyorum :)

Chester's aslında bir restoran, önünde şezlong ve şemsiye, mini bir oyun parkı, hamak, güleryüzlü personel ile gayet de keyifli.

Sonuçta parklar, anneler mutlu olsun diye var :)

Fakat şezlong sayısı sınırlı, erken gitmek lazım. Biz 2.gidişimizde şezlong bulamayıp, taburede güneşlenmek durumunda kaldık, seveni çok yani :)

Alelacele hazırlanıp, ayaklarımızı suya sokuyoruz, oley be ılık :) Arman'a hadi çıkalım dedikçe, kendini suya atıyor o derece keyifli bir gün geçiriyoruz.



Sahil ve denizin girişi taşlı, ilerleyince kalın kuma dönüyor ama nasıl temiz nasıl güzel anlatamam.

Başka plaj keşfetmeyi rafa kaldırıp bütün gün dinleniyoruz. Şezlong parası sanırım kişi başı 3 Euro idi.


Bu arada restoranını da tavsiye ederim, çok lezzetliydi yediklerimiz, sadece Yunan adalarının genelinde olduğu gibi acıkmadan sipariş vermek gerekiyor, ağır, yavaş, sakin, ama güleryüzlü hizmet anlayışı :)

Akşam olunca geldiğimiz yoldan geri dönüşe başlıyoruz, yemyeşil bir ada burası, Sakız ve Midilli buranın yanında çok çorak kalıyor.

Aslında Kampos'dan sonra yine ince kumlu bir plaj olan Psili Ammos ve taşlı Limnionas plajları da meşhur ama o kadar yorgunuz ki onları da başka gün keşfetmek en mantıklısı.

Kurt gibi acıktım sözü, tüm gün yüzen insanlar için söylenmiş diye düşünüyorum.

Bu defa et yiyelim diyoruz. Geçen gün Pythagorio'nın ara sokaklarında gözümüze kestirdiğimiz Defne'nin önündeyiz ama ne yazık ki çok dolu. Zaten çorba da yokmuş Arman'a.

Defne'nin hemen karşısındaki, bahçe içindeki şık restorana ilişiyor gözümüz. Menüsü iç açıcı gözüküyor.

Gopro akşamları pek net çekmiyor ne yazık ki :(

Bu uygulamaya bayılıyorum, daha içeri girmeden ne var ne yok anlayabiliyorsun, seni taciz edip, gel abi hallederiz diyen bir çalışan da yok. Beğenmezsen diğer kapıya :)

Gopro gece net çekmiyor, diğer şarjlar da bitmiş fotosu :)
Symposium Restoran, bizi hayal kırıklığına uğratmıyor. Adada yediğim en lezzetli yemeklerden biri olarak hafızamıza kazınıyor hatta.

İncik ve garsonun tavsiyesi ile seçtiğimiz Symposium güveç, tam dibini sıyırmalık.



Yine dondurmalarımızı alıp bir Pythagoria turu atıyoruz, fiks :) Gündüz minikler böyle çalışıyorlardı gece için.



Bugün Samos'ta doğan Hera'nın doğum günü, onun anısına tüm kadınlar, bembeyaz giyinerek,  ellerinde meşaleler ile yürüyüş yapıp, Pisagor heykelinin altında toplanıyorlar.


En küçüğünden en büyüğüne tüm kadınlar yürüyor
Hera, Yunan mitolojisinde Zeus'un karısı aynı zamanda tanrıların kraliçesi kabul ediliyor. Evlilik, kadın ve doğum tanrıçası da diyebiliriz sanırım. Tavuskuşu da Hera'nın sembollerinden en önemlisi.

Otelden deniz kenarına mesafe sadece bu kadar

Bizim için keyifli bir gösteri oluyor. Otelimizin en sevdiğim özelliği, çok yorucu olmayan bir yokuşu çıkıp, merkezden yürüyerek kolayca ulaşılabiliyor olması sanırım.

Ben taksi ile giderim, sorun yok diye düşünüyorsanız, buyrun size bir taksi kuyruğu :)

Taksi kuyruğu :0

Yarın kuzeyde en beğenilen plajlardan biri olan Potami ve Karlovasi'yi keşfediyor olacağız.

KARLOVASSI

Benim için keşmekeş, trafik ve renksiz binalardan oluşan bir yerleşim yeri burası. Önümdeki kamyonette taşınan eşek, trafik lambası da demek. Bir de kocaman bir market :)

Eminim keyifli gezilecek yerleri de vardır ancak biz Potami'ye giderken içinden geçtik ve Yunan adasının o sakinliğini bulamadığımızdan es geçtik.

O yüzden Karlovassi yolu üzerindeki enfes plajların resimlerini paylaşayım en iyisi.

Tsabou Plajı

Avlakia Plajı
POTAMI BEACH

Potami'de Hippis Beach'e giriyoruz. Şeker gibi rengarenk taşlarla dolu bir sahili var.

Taşlar şeker gibi :)

Bu arada yol kenarına park etmiş araçları görüp, sıcağın altında bir dünya yol yürümeyin, restoranın yanına kadar araçla gidilebiliyor, tek araçlık ve yokuş bir yol ama çok da aşılmaz sorunlar değil bunlar.


Bugün bizim şansımıza deniz dalgalı, o yüzdendir ki kumlu kısımları bulanık. Ondan daha vahim olanı ise, hiç şezlong ve şemsiye yok, yani 6 tane falan boş var da "rezervasyonlu alamayız" diyor sahipleri.


Şezlong rezervasyonu da hiç duymamıştım, sahipleri kimse biz kalkana kadar da gelmediler. Arkasında yemyeşil dağlar, önünde enfes bir deniz olsa da yanlış bir günde orada olduğumuzu hissediyorum, bu kadar dalga varken keyif alamayacağız ama sevgiliye de hadi başka plaja gidelim demeye utanıyorum. Sabahtan beri yollardayız çünkü.

Neyse ki çok olumlu karşılıyor teklifimi ve biz taaa kuzeye kadar gelmişken yeniden taaa güneye inmeye karar veriyoruz, Kampos'un tadı damağımızda kalmıştı, bu defa da Limnionas'ı keşfedelim bari.

Böylece Potami Beach'e kadar gelip de denize girmeyen insanlar olarak tarihe geçeriz sanırım. Siz bize bakmayın girin mis gibi denize.

LIMNIONAS BEACH

Karlovassi'den Marathokampos'a giden yine bol virajlı bir yol var, kuzeyle güneyi birbirine bağlayan bir ana yol burası.

Limnionas'a gelince bir süre park yeri arıyoruz. Pırıl pırıl bir denizi olan taşlı bir plaj burası, yer yer de yosunluydu biz gittiğimizde.


Yanımızdaki ailenin sohbetine kulak misafiri oluyorum, 7 yıldır buraya geliyorlarmış tatile. Her yerini gezdim burası en temizi diyor evin hanımı. Denize bakıyorum, 7 yıldır aynı yere gitmek, sanırım bunun için biraz daha yaşlanmam gerekiyor :)

Oh be sonunda cosslayacağız diye düşünürken inanılmaz bir rüzgar başlıyor.

Arman'ı şezlonga yatırıyorum ama üstüne ne örtersem örteyim çocuk rahatsız oluyor. Bu arada Metin bize takılmadan direkt denize atlıyor.

Burası da olmadı, şezlong parası isteyen kıza "kocam gelsin veririz" cevabını veriyorum ve biz yine yollarda :)

Beni kim uyandırdı 

Yeniden Kampos

Niye riske giriyoruz ki git Kampos' a takıl di mi?

Aynen de öyle yapıyoruz, akşama kadar denizdeyiz :)


Pythagorio'ya gitmek için arabamıza biniyoruz, o da ne! çalışmıyor. Biz şok!

Restorana pek de umut etmeyerek yardım istemeye gidiyoruz. Sahibi elinde kablo ile beliriyor o an, kendi aküsü ile bizimkini birleştirip arabayı çalıştırıyor. Sanki hazırlanmış da, bu olayın olmasını bekliyor gibiydi resmen.

Bir süre çalışması lazım ki dolsun, eğlenceli, güleryüzlü sahibini çok seviyoruz, bu arada sahibi kadın :)

Arabayı otelimizin önüne bırakıyoruz, Samos'un keyifli ara sokaklarında, kedilerin arasında kayboluyoruz.


Son güne uyandığımızda, ertesi gün Balkanlar tatiline çıkacağımız halde üzülüyoruz adadan ayrıldığımıza. Son kahvaltımızı afiyetle yapıyoruz, bavulları araba koyup basıyoruz marş'a.

Veee çalışmıyor :)

Kiraladığımız şirketi aradığımızda, 10 dakikaya geliyorum cevabını alıyoruz. Fakat yarım saat geçiyor adam yok, 1 saat geçiyor yok. Sağolsun otel sahipleri defalarca arayıp soruyorlar ne zaman geliyorsunuz diye, 2 saatin sonunda yanımızda.

Geçmiş ola ben daha plaj keşfedecektim.

Neyse elindeki kabloyla çalıştırıp gidiyor, stop etmeyin çalışmaz demeyi de ihmal etmiyor. Eee şimdi beni koca götürür mü plaja efendi!

Plajda kalırız, feribot kaçar diye stres yapar limanda otururuz tüm gün biliyorum.

Yapacak bir şey yok artık şansımıza deyip ayrılıyoruz otelden.

Vathi'den feribota bineceğimiz için orada teslim edeceğiz arabayı da. Şirket tam limanın karşısında. Bu arada arabayı bize neredeyse sıfır yakıtla vermişler, daha aldığımız an eyvah benzin bitecek yolda kalacağız diye 3,5 atmıştık bak şimdi hatırladım :)

Ofisin önüne aracı park ediyoruz, kapı açık giriyoruz ama içeride kimse yok. Telefonda ise "ben havaalanındayım gelemem" diyor paşa :0

"Siz yakındaki Gangou Beach'e gidin, araba çalışmazsa ben gelir sizi alırım, dolaşın biraz" demeyi de ihmal etmiyor. Biz de pek güven uyandırmasa da el mecbur gidiyoruz Gangou'ya.

GANGOU BEACH

Burası şehir merkezine çok yakın, temiz denizi ile bir anda keyfimizi yerine getiriyor. Şezlong başı 2 Euro ödüyoruz, kendimize kalamar ve sandviç de söylüyoruz.



Ohh sefamız olsun, serin sularına atlıyorum, Arman dünyanın tüm plajlarında uyuma rekoru kırmak istediğinden yine uykuda.

Gangou Beach

Feribot saatine kadar deniz, güneş, yemek üçlüsü ile geçiriyoruz günü. Feribot saati yaklaştıkça sevgilinin stres derecesi artıyor tabii, arabaya biniyoruz, veee bu defa çalışıyor bizim şakacı.

Vathi, Samos Town
Aracı bıraktığımız Vathi'nin üst kısmındaki eski yerleşim yerleri harika. Sokaklarının her biri fotoğraflık.

Biz Samos'ta 5 gece konakladık, her gün dolu dolu gezdik ama daha gezmediğimiz bir dünya yer kaldı. Potami Şelalesi, köyleri, Pythagorio tüneli ve arkeoloji müzesi, adanın batısı henüz keşfedilmedi mesela. Adayı tam anlamıyla gezmek için 1 ay, güzel bir tatili dolu dolu yaşamak için 5-7 gün yeterli diye düşünüyorum.


Aracı bırakıp uzunca bir gümrük kuyruğuna giriyoruz. Herkes üst kattaki Duty Free'ye girerken biz feribotta yer bulabilmek için direkt giriyoruz. Bu şekilde bile ayrı ayrı oturabiliyoruz o kadar dolu.

Arada büyük dalgalarla boğuşsak da yine de keyifli bir yolculukla ulaşıyoruz Kuşadası'na..

Limanın önünde arabamız hazır bekliyor, boşuna kafayı yemişim ya çaldılarsa diye :) Aile için 5 kapılı araba candır bunu daha iyi anlıyorum o an.

Bir gece evde uyuyup (22:00 de eve girebildik ve 03:00 de yola çıktık) Balkanlar turumuzun startını veriyoruz. İlk hedef; Saraybosna.

O kadar güzel bir ülkeymiş ki benim gibi sadece üzüntü göreceğini sananlar varsa, birbirinden güzel binaları, göçmen börekleri ile yepyeni bir Saraybosna için beni takipte kalsınlar...

Seyahatle kalın,

Burası çok güzel gelsenize :)


Sevgiler.

Yunan Adaları Gezi Rehberleri
Sakız (Chios) Adası
Midilli Adası






  1. 2013 NASIL GEÇTİ / 1. Bölüm
  2. 2013 NASIL GEÇTİ / 2. Bölüm
  3. ADATEPE KÖYÜ / KAZDAĞLARI GEZİSİ - Yeni !!
  4. AYVALIK'A GİTMEK İÇİN 10 HARİKA NEDEN - Yeni !!
  5. Almanya / Heidelberg
  6. Almanya / Heidelberg-Frankfurt
  7. Almanya / Schillingsfürst - Feuchtwangen
  8. Almanya / Wertheim - Würzburg
  9. Almanya Gezisi / Rothenburg
  10. Antik Zeytin Hotel - Bodrum
  11. BADEMLİ - DİKİLİ / FAME BEACH
  12. BERGAMA ASKLEPİON GEZİSİ
  13. Bebek ile Tatil Nasıl Geçer ???
  14. Divan Palmira Otel - Bodrum
  15. Doğanbey (Domatia) Rum Köyü
  16. Dünyanın en küçük ülkesi; VATİKAN
  17. EJDERHA MAĞARALARI (Drach Caves) / MALLORCA - Yeni !!
  18. EN GÜZEL PİKNİK ALANLARI
  19. Ege'de Çok Bilinmeyen 30 Gezilecek Yer
  20. FETHİYE GEZİ REHBERİ - Yeni !!
  21. Fethiye'de adrenalin dolu bir tatil için 5 öneri
  22. GAZİANTEP GEZİ REHBERİ
  23. GAZİANTEP GEZİSİ - 1
  24. GAZİANTEP GEZİSİ - 2
  25. GAZİANTEP GEZİSİ - 3
  26. GAZİANTEP GEZİSİ - SON :(
  27. GAZİANTEP TEN NELER ALDIM
  28. GEZİMANYA SÖYLEŞİM...
  29. GÖBEKLİTEPE - BALIKLI GÖL
  30. Güzeller güzeli; Mordoğan-Karaburun
  31. KAHVALTI MEKANLARI - PART 4
  32. KARAGÖL GEZİSİ
  33. KAYRA BEACH / DİKİLİ
  34. KIBRIS (Cyprus) ADASI GEZİLECEK YERLER
  35. Kirazlı Köyü / Hafta Sonu Kaçamağı
  36. Kozak ve Çam Fıstıkları
  37. Midilli (Lesbos) Adası Gezi Rehberi
  38. MİDİLLİ GEZİSİ - 1.BÖLÜM
  39. MİDİLLİ GEZİSİ - 2.BÖLÜM
  40. MİDİLLİ GEZİSİ - 3.BÖLÜM
  41. MİDİLLİ GEZİSİ - 4.BÖLÜM
  42. MİDİLLİ'DE YAZ - 1.Bölüm
  43. MİDİLLİ'DE YAZ - 2.Bölüm
  44. MİDİLLİ'DE YAZ - 3.Bölüm
  45. MİDİLLİ'DE YAZ - 4.Bölüm
  46. OCTOBERFEST !!!
  47. OHAL Nedir? Bizleri Nasıl Etkileyecek?
  48. Palamutbükü-Datça / 2014
  49. ROMA'yı Keşfetmeye Hazır Mısın?
  50. SAKIZ (Chios) ADASI PLAJLARI
  51. SAKIZ ADASI (Chios) GEZİSİ - 1.BÖLÜM
  52. SAKIZ ADASI (Chios) GEZİSİ - 2.BÖLÜM
  53. SEYREK - HOBİ PARK
  54. Sevgili Günlük / Almanya'ya doğru
  55. Sevgilimin Doğum Günü / 2014
  56. Suların yuttuğu; HALFETİ
  57. Sutüven Şelalesi / Hasanboğuldu
  58. Taşlaşmış Şehrin laneti; POMPEI
  59. Teos Park-Sığacık/Seferihisar
  60. Türkiye'nin En Büyük Uçak Restoranı - Yeni !!


3 yorum:

  1. Sisam en merak ettiğim Yunan adalarından birisi olmuştur. Gitmeyi ciddi olarak düşünüyorum. Verdiğiniz bilgiler çok doyurucu. Zengin içeriği ile harika bir referans olacak yazınız.
    Emeğinize sağlık ����
    Arman'a ve eşinize de selamlar ��
    Hayat dolu yolculuklar ����

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sisam sizi hayalkirikligina ugratmayacaktir eminim. Umarim faydali olur yazdiklarim size. Yine de akliniza takilan birsey olursa her zaman yardima hazirim. Sevgiler

      Sil
  2. Yunanistan bana da sırasıyla 6 ay, bir yıl, bir buçuk yıl vize verdi. Bu sefer iki yıl umuyorum ben de ama yazınızı okuyunca umudum kırıldı. Önceden mektup yazma olayı nasıl oluyor biraz açıklarsanız ben de deneyeyim, ocak 2018 de yeniden vize başvurusunda bulunacağım.

    YanıtlaSil

Pekiii sen bu konu ile ilgili ne düşünüyorsun? Yorumunu yaz ben Özlem e iletirim... :))

INSTAGRAM @yollardahayatvar