Navigation Menu

Hem Normal Hem Sezeryan;İşte Doğum Hikayem



İlk günler geçmese de sonradan haftalar nasıl geçti onu bile tam olarak hatırlayamıyorum.
Hamileliğimi dolu dolu ve çok huzurlu geçirdim. Bence çok güzel bir dönem, tabii o istifra ettiğim günleri saymazsak :)





Son günler işten izne ayrılmamdan ve havaların yumuşamasından dolayı kendimi yürüyüşe vermiş durumdaydım. Her gün 6 Km lik parkurun altını üstüne getiriyorduk teyzemle.


Fakat 39.haftada olmama rağmen o bildiğimiz paytak hamile yürüyüşü hiç olmadı ben de, hani göbeği alttan ellerinizle destekleyip yanlara doğru yalpalarsınız ya işte ondan. Gayet de tempolu yürüyüşler yaptık.


Ben yürüyüşümün değişmemesinden mütevellit doğuracağıma hiç inanmadım, 39.haftanın sonunda sorsanız hala 6 aylık hamileyim gibi hissediyorum derdim inanın. Yine de belki yürürken doğururum diye hastaneye kadar taksi parası hep yanımda oldu, telefonumda acil aranacak numaraları hep bulundurdum.

Teyzeme söylediğimde kalp krizi geçirecekti, nolur benim yanımda yolda doğurmaya kalkma diye tembih edip duruyordu tüm yol boyunca sanki benim elimdeymiş gibi. Aslında isterdim apar topar hastaneye git, anlamadan olsun bitsin. Yok efendim öyle olmadı gayet anlayarak, uzun saatler boyunca tadını çıkararak, hem normal hem de sezeryan olarak, ikisini de tadarak doğurdum. Nasıl mı ?


Yine 6 Km yürüdüğümüz 39+5 günlük halimle doktor kontrolümüze gittik, çatı kontrolünde çok canımın yanmasından dolayı doktora; "bana epidural vurmadan asla bir daha elle muayene ettirmem diye kural koymuşum. Bu kural doğumda da geçerli, vur epidurali muayene et, yoksa yok :)
O gün fiziksel muayene edemiyor zaten gerek de yok ultrason denen bir şey var dimi ama?

Ultrasonda ne görelim bizim paşa daha çatıya bile girmemiş. Oğlum baban her akşam sana yolu göstermiyor mu, saatlerce kafanın hangi kısmını sokacağını elleriyle tarif etmiyor mu? Sen niye inat ediyorsun, sok kafanı da ben de nasıl doğuracağımı bileyim artık.

Hoş bunda aslında benim sevgiliminde payı büyük, ben "artık olsun" diye dua ederken, O hep "son güne kadar beklesin" dedi. Oğlum, kuzum, ana sözü dinlicen, bu konuda babayı dinledin ama onu bile tam değil.

Armoş sanırım inat etti "ben daha gelmeyeceğim, içeride ekmek elden su gölden, ne uğraşacağım şimdi yok süt geldi mi gelmedi mi, kaka denen şey benden nasıl çıkacak, gaz diye bi olay varmış abi ne işim var dünyada" diye düşündü zaar.

Neyse efendim NST denen zımbırtıya bağladılar kalp atışları normal, arada sancılarım da var. Ben bu sancı denen şeyi acılı bir şey olarak beklediğimden karnımın sertleşmesini pek önemsememişim meğerse sancı denen olay buymuş.

Doktorum pek memnun kalmadı bu sancıların sayısından, sanırım sezeryana döneceğiz dedi. Yüzde 30 ihtimalle normal doğurabilirmişim suni sancıyla. Biz yine de denemeye karar verdik veeee ertesi gün sabah 8 de hastanede buluşmak için sözleştik. Daha doğrusu doktorcuğuma kalsa 7 de ama biz yahu bırak az uyuyalım modundayız, hiç düşünmüyoruz insan o stresle uyur mu diye :)

Tabii insan yarın doğuracağını bilince bi heyecan yapıyor. Nasıl yani yarın kucağımda mı olacak benim minik oğlum diye.

Yemeğe anneme gidiyoruz, önemli haberi paylaşınca onlarda da bi heyecan başlıyor. Yemekten sonra bir ton bulaşık yıkıyorum, ardından da; "blogda yazacağım vicdansız annem doğuracağım ana kadar bana bulaşık yıkattı" diye gülüşüyoruz.

Karnımız doyunca bizim eve gidiyoruz, kardeşim Mehmet'in eline süpürgeyi, anneme viledayı veriyorum. Ben de duşa giriyorum. Yatağımı süslüyoruz, her şey tamam.

Stresten falan uyuyamam derken, bebekler gibi uyuyorum, sanki ertesi gün başkasının doğumuna gidecekmiş gibi hissediyorum kendimi. Sanırım doğurduktan sonra geçireceğim uykusuz günler hatrına Allah bana acıdı.

Erkenden kalkıyoruz, makyajımı yapıyorum hatta waterproof maskara kullanıyorum ki mutlaka ağlarım doğumda diye, böyle yazdım diye ağlak bir tip sanmayın beni ama geçenlerde izlediğim doğum videosunda salya sümük olunca anladım ki waterproof şart :)

Güzel bir kahvaltının ardından, annem,sevgilim,kardeşim, doktorumun asistanı Ayşeciği (doğum videolarımı çekecek), teyzemi ve sıcacık ikramlık börekleri de alıp 2 araçla hastaneye doğru yola koyuluyoruz.


Yoldayken bir anda resim çekilmediğimiz aklıma geliyor, gerisin geriye dönüyoruz, evimizin civarına geliyoruz, arabadan inip bol bol çekiliyoruz.



Bu arada boynumda sevgililer günü hediyem olan uğurlu pembe kolyem de var, ona çok güveniyorum, eminim ki bugün acı yok :) Umut dünyası arkadaş...


Hastaneye girişime bakar mısınız, alooo kızım sen doğuracaksın nedir bu neşe :)



Wc ye giriyorum bir teyze yanıma gelip "kaç aylıksın kızım" diyor, teyzecim doğurmaya geldim ne aylığı, bize ayrılan sürenin sonuna geldik diyorum. Sonra da iltifatları dinliyorum "aaaa hiç göbek yok, maşallah 6 aylık gibi duruyorsun..vs" Ohhh ne güzel bir gün değil mi :)

Yatış işlemleri yarım saate yakın sürüyor, 2141 nolu süit odayı tutuyoruz, fiyat olarak biraz farklı ama kesinlikle çok rahat.


Hasta kısmı ile misafir kısmı arasında kapı var, kafa dinlemek istersen gürültü yok yani, sonra emzirirken yada pansumanlarda herkesi odadan kovmaya gerek kalmıyor, kapını kapat bitti, wc lerde ayrı elbette. Herkese tavsiye ederim.



Getirdiğimiz eşyaları kardeşim ve sevgilim defalarca inip çıkarak anca odaya çıkarıyorlar, sanki taşınıyoruz. Canım kardeşim Mehmet'in şans eseri iznine denk geldi doğumum o yüzden günlerdir hep yanımda, her işime koşuyor, evimi temizliyor, şoförlüğümü yapıyor. Ne güzel bir duygu kardeşlik.



Alttaki resimde de pert olmuş hali :)


Saat 08:30 odamın resimlerini çekip, kapımı süslerken, içeri tatlı bir hemşire giriyor, elimin üstünden damar yolu açmaya çabalıyor. Çabalıyor diyorum çünkü iğneyi sokup evirip çeviriyor ama sonuç hüsran. Pek beceriksiz çıktı sağolsun. İşte o anda moralim bozuluyor, dakika bir gol bir. Kötü başladık böyle gidecek sanırım diye.




Sonra başka bir hemşire gelip diğer elime çat diye açıyor damar yolunu, şimdi de lavman yapacağım diye tutturuyor. Ya abla bi dursaydın daha yeni geldik, o kadar para verdik şu odamın tadını çıkarsaydım, bak daha ikram masamı  hazırlayacağım, şimdi bizimkiler tam beceremezler, ikide bir içeriden bağırmak zorunda kalacağım, bi adaptasyon süresi yok mu sizde alooooo. Yok dinlemiyor ille sokacak o şeyi bana :( Sok da sen de rahatla ben de ...

Artık kendi doğumuma geldim bu anlaşılıyor, eğleniyordum aslında bu dakikaya kadar. Artık iş ciddiye bindi.


Lavman dedikleri şeyi sevdim açıkçası benim gibi haftada bir yapabilen biri için paha biçilemez. Normal doğum yapacağım diye yapıldı, sezeryan kesin olsaydı yapmayacaklardı.

Peki nedir Lavman; Totonuza bol bol sıvı enjekte ediyorlar, siz wc ye girip tüm bağırsağınızı boşaltıyorsunuz işlem budur. Acılı ağrılı bir şey değil ama düşüncesi pek iç açıcı değil elbette.

İşte bu andan itibaren artık kaçışım yok, elinde ameliyat elbisesi adı altında garip gurup bir şey getiriyor hemşire. "Ben onu giymem, kendi pijamalarımı giyeceğim" diyorum, yok suni sancı verdiklerinde kanamam olurmuş, yok pislenirmiş. Arkadaş ben zaten bu takımları onun için aldım, yoksa göğüsleri açılan bir pijamayı normal hayatta ne yapayım. Giydim pijamamı baktım keyfime diyeceğim ama işte doğum ne kadar keyifli olabilirse.


Damar yolumdan suni sancı dedikleri serumu vermeye başladılar, o anda bende de bir stres bir stres sormayın gitsin. İnternette okumuşum berbat bir acıymış, normal sancıya dua edermişiz vs. Bak acıyacaksa vurun epidurali diye dolanmaya başladım hemşirelerin etrafında, tabi bilmiyorum epiduralin hepsinden daha kötü olduğunu :(

Ekranda sancı değerlerimi takip ediyoruz, ilk taktıklarında 17 gösteriyordu, doktorumun dediğine göre 100 olması gerekiyormuş, eyvah eyvah daha çok var demek ki.


Belli aralıklarla hemşireler hem tansiyonuma bakıyor hem de nst ye bağlıyorlar beni. Armoşum'un kalp atışlarını dinliyoruz.

Tabii bu arada ben içeriden direktifleri veriyorum bizimkiler de ikram masasını hazırlıyor. Arkadaş uzaktan da zor oluyormuş bu işler. Süslü tepsi getirdiğim halde annem börekleri, kurabiyeleri kutuda ikram etmek konusunda ısrarcı, neymiş efendim ne gerek varmış, kurumasınmış, tepsi kirlenmesinmiş. Sen biliyor musun ben onları hazırlayacağım diye kaç gece uykusuz kaldım bi zahmet tepsi de pisleniversin değil mi ama :)




30.000. kez karışmamdan sonra nihayet yerleştiriyor bende sevgiliye resmini çektirebiliyorum masanın.

Ardından doktorum, ailem, sevgilim de dahil herkes böreklerini, içeceklerini alıyor, löpür löpür götürüyorlar, ben miiiii; yalanıp duruyorum. Sadece birkaç damla su serbest, o da dudaklarımı ıslatmaya yarıyor, suya gerek yok aslında, karşımda yemek yerlerken ağzımın suyu akarken de ıslanıyor zaten dudaklarım, be hey dostlar:)


Doktorum sancı göstergesine bakarak belli aralıklarla serumun dozunu arttırıyor, karnım sepsert oluyor sonra yumuşuyor, kasılıyor ama ilginç olan kısmı ben hiç acı çekmiyorum, suni sancıdan korktuğum başıma gelmedi .

Sanırım bebeğin başı çatıya girmediği için acı hissetmedim, bilemiyorum. Bu şekilde saatler geçti, ben genelde nst ye bağlı olduğum için yatarak, onun haricinde elimizde serum, bol bol yürüyerek geçiriyorum zamanı.


Saatler geçiyor benim göbek hala yukarıda, aşağı inmeye de pek bir niyeti yok, ağrım yok, yürü yürü helak oluyorum, benden çok yanımda yürüyenlere acıyorum, yanımda yürüme nöbetini değişip duruyorlar, bu arada karnım da zil zurna aç, belirtmeme gerek var mı bilmiyorum.

Gözümün önünden Reyhan Pastanesinin çilekli tartı geçip duruyor, o kadar bahsediyorum ki acıyorlar halime, sevgilimden ve doktorumdan söz alıyorum, bi doğurayım tartım hazır.

Saat 15:00 de sancı değerim 100 ü gösterip, 2 dakikada bir olunca doktorum artık dozu arttıramayacağını, üst limitin bu olduğunu söylüyor, ben hala sırıtıyorum, etrafımdakiler şaşkın :) Kendi kendime diyorum ne kolaymış doğurmak :) Saf Özlem daha ne gördün ki :)


Artık beklemekten hepimize gına gelmiş olarak saati 15:30 yapıyoruz. Artık belden epidural vurulacak ve alttan muayene edilecek, eğer açılma varsa ve Armoş çatıya girdiyse normal doğuma gireceğim.

Ameliyat önlüğü giymem gereken nokta burasıymış kimse de beni uyarmamış. Ben neredeyse doğuracağım ama hala pijamalarımlayım. Odamdan tekerlekli sandalye ile alıyorlar beni. Koridordaki insanların arasından bu şekil geçerken utanıyorum. Yahu hasta mıyım ben yürüyerek giderdim diyorum, gülüyorlar.


Saat: 15:30
İşte benim doğum hikayemde en zorlandığım an; epidural...

Epidurali yapacak kişiler hemşirelere söyleniyor, kıyafetimden dolayı. Sırtımı sıvayıp Baticon sürüp temizliyorlar, "bizden sana hatıra kalacak bu lekeler" diyerek, o kadar stresliyim ki leke meke umrumda değil açıkçası. Hoş sonradan yıkayınca hiçbir iz kalmadı, kafaya takmaya da gerek yokmuş.

Sedyeye oturuyorum, sırtımı kambur yaparak başımı öne doğru eğiyorum, sırtım iyice açılarak geriliyor, önümde biri başımı iyice bastırıyor, pek rahat pozisyon da değilim. Anlatarak yapıyorlar işlemi, bence işin en kötü tarafı bu. Şimdi sırtına iğne vuracağım uyuşturmak için diyor, hadi bakalım bunu duyunca rahat dur durabilirsen.

İğneyi hissediyorum, ardından biraz bekliyoruz, şimdi baskı hissedeceksin ve elektrik çarpmış gibi olacak diyor. İçimden dua ediyorum, işte en önemli an, omuriliğimin etrafına sokacak o iğneyi :(

İlacı enjekte edince kendimi çok kötü hissediyorum, başım dönüyor, gözlerim kararıyor, kulaklarım çınlıyor, eyvah ölüyorum diye düşünüyorum. Tansiyonumu ölçüyorlar, bayağı düşmüş. Biraz yatıyorum kendime geliyorum.

Sırtımdan omzuma kadar epidualin ince bir hortumunu yapıştırıyorlar, ilaç enjekte etmek rahat olsun diye. Valla bence doğumun en zor kısmı burasıydı. Sezeryan ile doğum epidural kısmı olmasa benim için gayet rahat geçti.

Odama sedye ile çıkarıyorlar bu defa hiç sesim çıkmıyor, kendimi gayet hasta hissediyorum çünkü.


Beni taşıyan arkadaş (adına misal; Mustafa diyelim çünkü unuttum) başlıyor anlatmaya, onun da eşi böyle suni sancı almış, beklemiş ama açılma olmamış, en sonunda sezeryan olmuş vs . Doktorum hemen uyarıyor, hastanın yanında böyle söylenmez, kaderleri benzer diye. Bizim arkadaş özürler dileyip duruyor.

Şimdi verdikleri ilacın dozajı normal doğum için, o yüzden bacaklarım iyice uyuşmuyor. Ameliyat önlüğümü giydirip doğumhaneye alıyorlar beni, doktor vajinal muayene ediyor, hiç sevmiyorum bacaklarımı açıp o masaya yatmayı, kara kara düşünceler sarıyor beni, nasıl çıkacak bu bebek. Acaba diyorum normal doğurmasam mı, korku sarıyor bir anda.


Kontrolde anlaşılıyor ki bizim Armoş çatıya girmemiş, o kadar suni sancıya rağmen hiç açılma da olmamış. Bu durumda sezeryan beni bekliyor. Sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum, hayırlısı olsun diyorum

Baktık ki hak yolundan gelmiyor oğluşum, ailemle öpüşüp koklaşıyoruz sedye ile ameliyathaneye indiriyorlar beni. Kaçarı yok artık doğuracağım. Sevgilim asansöre kadar yanaklarımı okşuyor elimi tutuyor, o benim moral kaynağım. Asansöre almıyorlar kimseyi, el sallıyoruz birbirimize, annem odada kalıyor Kuran okuyacak bana dua edecek.


Saat: 17:00
Soğuk ve bol ışıklı ameliyathanedeyim, etrafımda bir sürü insan var, içeride güzel şarkılar çalıyor, doktorlar selfie çekmekte, gevşiyorum, doktorum ve video-resim çeken asistanı Ayşecik de yanımda.



Kollarımı iki yana açıp bağlıyorlar, kolumdan damar yolu açıyorlar. Eee diyorum var damar yolum, bir tane de sırtımda var, hemşire gülüyor, bu da lazımmış :( İyi her yerimi delin anasını satayım.


Sezeryan kesinleştiği için Epidural hortumuma biraz daha ilaç enjekte ediyorlar, artık bacaklarımı hissetmiyorum. O an burnum kaşınmaya başlıyor, hoop çözün ellerimi yada kaşıyın bi zahmet. Sanırım verdikleri ilaçtan dolayı sürekli kaşındım, hatta odamda bile kaşınmaya devam ettim.

Üzerimi soydular, önüme bir perde gerdiler ki bu benim ameliyat kıyafetim oldu, sanırım her yerime Baticon tarzı bir şey sürdüler. Ben ortalıkta çıplak duruyorum herkes beni görüyor diye utanmakla meşgulum o anlar, Ayşecik'e videoda ameliyatı çekmemesini söylüyorum. Sonradan izleyince aslında sadece kesilen yerin açıkta olduğunu görüp rahatlıyorum.

Deneme yapıyoruz, acıyor mu diyorlar, acımıyor. Hala korkuyorum ya keserlerken hissedersem diye. Öyle bir şey olmuyor elbette. Üzerimde dev gibi bir lamba var, parlak kısmından kesilen yeri görebilir miyim diye bakıyorum sonra vazgeçiyorum, içim kaldırmaz sanırım kesildiğimi görmeyi.

Ayşecik sürekli kayıtta, beni her çektiğinde gülümsemeye çabalıyorum, ne kadar pozitifsin, güleryüzlüsün diyor, canım benim o pozitiflikten değil, aslında 3,5 atıyorum ama madem ki yattık buraya doğuracağız bari resimlerde güzel çıkayım değil mi ama :) Cesaretim buradan geliyor.



Hemşireler ve doktor sürekli kendi aralarında konuşuyorlar, bazıları anlamadığım bir şekilde sürekli 1,2,3,4,5 diye sayıyor, doktorum bana laf atıyor, Dembaba şarkısını söylüyor, oğlumu beşiktaşlı yapacakmış aklı sıra yemezler paşam, o doğuştan Fenerbahçeli, hatta forması bile var.

Arkamdaki hemşire sürekli ameliyatta olacakları anlatıyor, şimdi bastıracaklar ama canın acımayacak dediği an anlıyorum ki Arman'ın gelmesine çok az kaldı. Gerçekten de karnıma güçlü şekilde bastırıyorlar, sonra içimden bir şey koparıyorlar gibi hissediyorum, o an karnım boşalıyor ama acı yok, tüm dünya susuyor o dakika, sanki bir tek o ses var...

Saat:17:26
İngaaaa ...


O ana kadar yoktu, böyle bir ses duymamıştım, bir anda karnımdan çıkıp gerçeğe dönüştü, artık ultrason çıktısındaki kara bir baskı değil, gözlerim doluyor, süzülüp duruyor yanaklarımdan, oğlum geldi. Waterproof un işe yaradığı kısım burası işte :)

Doktor perdenin üzerinden gösteriyor oğlumu, kanı damlıyor yanağıma, ilk düşündüğüm şey "ne kadar güzel bir bebek" oluyor, oğlum çok güzel, bayılıyorum o an, işte aşk. (sevgilim kıskanma olur mu)

Doktor devam ediyor ameliyata, rahmimin arka tarafında miyom varmış 4-5 cm büyüklüğünde, açmışken onu da alayım mı diyor, yahu ben ne bileyim, dur bi bakayım dicek halim yok ya, afallıyorum miyom neydi ki diye düşünmeye başlıyorum, zaten vermişsin ilacı kafam leyla :)

Doktor olan sensin, ben sana güveniyorum diyebiliyorum sadece, fakat aklım başka yerde, o an ne miyom önemli ne sonucun kötü çıkabilme ihtimali, kafamı yan çevirmişim gözlerim; ağlayan, dünya güzeli oğlumu arıyor, ağlamasın, hem ben ona daha doyamadım, bi getirin göreyim ...

Oğlumu kontrol edip sarıp yanıma getiriyorlar, yanağıma dayıyorlar, bağlıyım sarılamıyorum, kokluyorum öpüyorum, "içimde tekmeler atan o minicik ayakların sahibi sen misin" diye soruyorum kuzuma.

Oğlumun ayağına ve benim koluma birer tane bileklik takıyorlar, karışmasın diye, ben bu güzelliği nasıl unutabilirim hiç gerek yok aslında.

Hadi annesi üşümesin deyip alıyorlar, kıyamıyorum titreyen minik adama. O artık babasının ve ailemin yanına doğru, odaya çıkıyor. Öncesinde temizleniyor, ölçüleri alınıyor, ayak izi alınıp, giydiriliyor tabii ki. Sonradan videoda izliyorum ne çok ağlatmışlar valla sinir oldum :)


Benim miyom ameliyatım, dikişlerim, kontrollerimin yapılması derken 18:00 de bitiyor işim, hadi diyorum dikin de gideyim oğlumu merak ediyorum ben.

Sedye ile asansöre taşıyorlar beni, yine karısını anlatan Mustafa ile beraberiz, benden defalarca özür diliyor, benim şom ağzım yüzünden sezeryan oldunuz diye diye odaya gidiyoruz, gerçekten buna inanmasına gülümsüyorum sadece.

Sevgilim,teyzem ve kardeşim yanlış alarm sonucu benden önce bir defa asansöre koşmuşlar :)


Ben çıkarken de oradaydılar, beni öptüler kokladılar, sevgilim bir an olsun elimi bırakmadı, saçlarımı okşadı, o kadar iyi geldi ki bu karşılama anlatamam.



Sürekli bacaklarımı hareket ettirmeye çalışıyorum, hissetmemek ne kadar kötü bir şeymiş. Yatağıma yatırıyorlar beni, aldığım nevresim takımlarını yatakta hazır görünce hoşuma gidiyor.


İşte oğlum yanıbaşımda duruyor. Yahu nasıl özel hastanesiniz, hadi ben unuttum da siz, bebeğimin yatağının etrafına bir tül koysaydınız ya. Bilmiyorum her doğuran bunları mı hissediyor, oğlumun her şeyi harika olsun, bak annem ne çok özenmiş diye düşünsün diye çabalıyorum.

Hastanede bizim katta kim varsa güzel bebeği görmeye geldik diye odamıza dalıyor, "çok çirkin" diyenlere sevgilim hemen posta koyuyor, "neden çocuğuma çirkin diyorsunuz" diye, bilmiyor ki bebeklere nazar değmesin diye böyle denir :)

Hemşireler benimle ilgili kontrolleri yaptıktan sonra oğlumu yanıma getiriyorlar, emmeyi gösterip, pozisyon aldırıyorlar. Sırtımda bir yastık, sadece göğüs ucunu değil tüm siyah kısmı emmesi gerekiyormuş aksi taktirde çatlaklar olurmuş.

Ben 2.emişinden sonra Lansinoh göğüs kremi kullanmaya başladım, kısmen iyi geldi. Hafif kanar gibi oldu, çünkü gelen giden hemşire ve doktorlar memenizin ucunu sıkıyor bakalım süt geliyor mu diye. Bu anda da göğüs pedleri de çok işime yaradı zira kullanmadan önce bir geceliğimi göğüs kısmı kan oldu diye ekarte ettim. Son kalan süslü pijamamı bu göğüs pedleri sayesinde kurtarabildim :)

Oğlum ben gelmeden eldivenlerini yiyormuş, aç doğmuş kuzum benim. Hemşire uygun pozisyona getirince hemen cuk cuk emmeye başladı. Kollarımda iğneler, her yerim yara bandı ile kaplı ama hiç acı hissetmiyorum, o an en mucizevi şey oluyor, benim oğlum var ve annesinden ilk sütünü içiyor.


2 saatte bir ve her göğsü 15 dakika emmesi gerekiyor, bizimki yarım saat ayrılmıyor bir memeden, ohhh valla paşam keyfine düşkün. İlk gelen süt biraz değişik, çok faydalıymış. Ben sezeryan oldum diye gelmez diye korkmuştum ama sanırım oğlumu doyurabildim, yuppiiiii.

Arkadaşlarım, akrabalarım ziyaretime geliyor, nasıl güzel bir şey, moral oluyor bana da. Müesser teyzem o gün Tarsus'tan gelip uçaktan iner inmez hastaneye refakatçi olarak geliyor sağolsun. Biz annemle o kadar acemiyiz ki bebeği soymayı, giydirmeyi, altını açmayı hep ona bırakıyoruz.

Gece 12 de gelip seni yürüteceğiz diyorlar, uyuşukluk geçtikçe ameliyat yerim acımaya başlıyor, her gelen hemşire bir iğne vurup gidiyor :( Kabus gibi, evime gitmek istiyorummm ben.

Gece gelip bebeğimi alıyorlar, tabi sevgilim de peşlerinden gidiyor, karışmasın, kaybolmasın diye :) Hepatit aşısı vuruluyor, gözüne damla damlatılıyor.

Beklenen an geliyor saat 00:00 hemşire gelip yataktan kalkmam gerektiğini söylüyor, nasıl olacak hiçbir fikrim yok açıkçası çünkü canım yanıyor.

Önce yatağın ucuna kayıyorum, sonra sırasıyla bacaklarımı indirip, kollarıma giren hemşirelerin yardımı ile ayağa kalkıyorum. Evet çok acıyor, geriliyor, kendimi yavaş yavaş wc ye zor atıyorum. Sırtımdan terler boşalıyor, en zor kısmı bu olsa gerek.

Wc ye giriyorum, o kadar sıkışmışım ki nasıl dayanmışım bu kadar zaman anlamak mümkün değil. Hemşireler getirdiğim kullan at lohusa külodumu alıp içine orkid takıyor ve beni Baticon lu pamukla silip hijyenik kocaman bezler koyuyorlar.

Çıkana kadar tüm bakımımı yapıyor ve o kocaman pedleri getiriyorlar, belli aralıklarla baticonlu temizliği yapmam gerekiyor.

Gece 3 saatte bir kalkıp odada resmen sürünerek turluyorum, sabaha daha iyi olacağım inşallah. Bebeğimi emzirmeye devam, ilk garip renkli, yağlı kakasını temizlemek için hemşireyi çağırıyoruz, hepimiz pek bir acemiyiz çünkü.

Kardeşim çilekli tartımı almış getirmiş, buzdolabında beni bekliyor. Kendi doktorum her şey serbest istediğini yiyebilirsin dediği halde, hemşireler sadece meyve suyu, su ve hafif kraker tarzı şeyler yiyebileceğimi söylüyor, bağırsaklarıma yüklenmemem gerekirmiş :(

Gece 12 ye kadar başka yemek yok. 12 de gelen yemek de tatsız tuzsuz adına çorba dedikleri su gibi bi şey:)

Önemli kısım gaz çıkarabilmek ve büyük tuvaletini yapabilmek. İlk kısım tamam ama diğeri için söz veremiyorum, onu evde halledeceğim inşallah. Lavman sağolsun bir şey bırakmadı bende :) Eee iyi insanın içinde kötü şey durmazmış değil mi ama :)

Sabah suni sancı verirlerken sürekli uyu sonradan lazım olacak diyorlardı, şimdi anlıyorum ne demek istediklerini, inanılmaz yorgunum, ağrım var, 2 saatte bir emziriyorum, sürekli gözüm bebeğimde, nöbetleşe başında bekliyoruz, kustu mu, ağladı mı, nefes alıyor mu diye.

Yürüme çabaları, wc, nöbet tutma derken sabah oluyor.

Sezeryan olunca 2 gece kalmak gerekiyormuş ama ben sürekli elinde iğnelerle gelen hemşirelerden o kadar sıkıldım ki 1 gece daha sabredemeyeceğim bu duruma. O kadar ki gideceğim an bile gelip iğne vurdular kalçama, hadi vur bakalım nasılsa yakında kaçacağım buradan hahayyyyttt

Sabah kahvaltısı niyetine yine tatsız tuzsuz, rengi tipi mercimeğe benzeyen ama tat olarak çorbayla uzaktan yakından alakası olmayan bir şey geliyor, Ahhh ahhh şöyle bi kokoreç olsa da yesem :)

Doktorum kontrole geliyor, dikişlerimin üzerine sudan etkilenmeyen bir bant yapıştırıyor, istediğim zaman banyo yapabilirmişim, oley :)

Giyinip süsleniyorum, lohusa tacım başımda, sevgilimle sabah yürüyüşü yapıyoruz, oh be inlemeden başarabildim, sanırım düzeliyorum, valla hemşireler ne derse çıkıyor.

Ben hamilelikte 7,5 kilo aldım, sadece az bir göbeğim vardı, sanıyordum ki doğurunca eski halime döneceğim ama o da ne; benim göbek aynen duruyor doğurmamışım gibi. Tek farkı daha yumuşak bıcır bıcır bir şey, iğğkkkk :( Hamileyken daha seksiydi inanın ki ..

İşte şekil 1A-Doğum sonrası göbeğim :)


Epidurali sırtımdan sökmeye geliyor hemşireler, sürekli "acıyacak mı" diye sormaktan gına geliyor hem bana hem de etrafımdakilere. Artık acı çekmek istemiyorum, çok sıkıldım, hastaneden kaçmayı bile düşünüyorum. Çarşafları bağlayıp camdan mı atlasam :)

Sırtımdaki iğneyi çıkarırlarken değil ama bantları sırtımdan sökerlerken acıyor evet. Cart cart tüm tüylerim yolunuyor.

Bebek doktoru gelip Arman'ı kontrol ediyor, her şey harika, 1 gece kaldığımızdan topuk kanı alınamıyormuş, daha sonradan tekrar gelmemiz gerekiyor. 48 saat geçmesi gerekiyor çünkü alınabilmesi için.

Odamızı toparlıyoruz, bavullar hazırlanıyor, yanımda hamile kıyafetlerim olduğundan canım acımadan giyiniyorum. Getirdiğim hediyeleri, ikramlıkları hemşirelere ve gelenlere dağıtıyoruz.


O kadar çok telefon çalıyor ki, hiçbirine cevap veremiyorum, o işi sevgilime devrettim. Genelde serumlar, iğneler derken zamanınız olmuyor, zaman olsa da zaten canınız istemiyor herkese aynı şeyleri anlatmayı, o yüzden konuşamadığım, geri dönemediğim tüm sevdiklerimden çok özür dilerim, hepinizi çok seviyorum.

O kadar tatlı hemşirelerimiz vardı ki, ne kadar önemli bir husus olduğunu tekrardan anladım. İnsan acı çekerken güleryüzlü insanlar görmek istiyor etrafında.

Bebeğimize ayıcıklı montunu giydirip ana kucağına bağlıyoruz, eve gideceğim için çok mutluyum, nasıl yani evden 2 kişi çıkıp 3 kişi mi gireceğiz şimdi ne tuhaf bir duygu bu böyle.

Arabaya oturmak çok zor ama daha da kötüsü sevgilim 30 km ile gittiği halde, Türkiyemin sevgili harika bozuk yollarında giderken yaşadığım zorluk. Ay oy offf diye diye sonunda evimizdeyiz.

Bomboş evimiz artık minik bir adamla şenleniyor, acemilik nasıl bir şey, neler yaşadık hepsi diğer yazımın konusu olsun, napalım bizim ufaklık bana ancak bu kadar müsaade ediyor.

Başta her an yanımda olan bana bir şey olacak diye endişe eden, sezeryana alınmama karar verilince eyvah kızımı kesecek diye doktoruma kızan :) canım anneme,


her an elini üzerimde hissettiğim, sadece doğumda değil hamileliğimde, hatta ilk görüştüğümüz günden bu yana beni sevgiye boğan sevgili sevgilime,
nazımın her daim geçtiği, sıkıştığım her anda yanımda olan, bir gülüşü dünyaya bedel, oğlum gibi gördüğüm canım kardeşime,
tüm gün yanımda olan, beni öpüp koklayan, anne yarım Mücessem teyzeme,
Tarsus uçağından inip soluğu hastanede alan, tüm gece refakatçi olarak yanımızda kalan canım Müesser teyzeme,
birbirinden güzel görüntüler yakalayan Ayşe'ye,
bana dünyanın en güzel hediyesini sağsalim veren, her an motivasyonumu tavan yaptıran canım doktorum Barış Çoban'a,
ziyaretime gelen tüm arkadaş ve akrabalarıma,
Kent Hastanesinin güleryüzlü tüm çalışanlarına,
gerek telefonla gerekse sosyal mecra üzerinden güzel dileklerini, dualarını,gönderen herkese, beni ailenizden biri olarak gördüğünüz ve yazılarımı tanıdığınız birinin hayatını takip eder gibi okuduğunuz için sizlere çok teşekkürler.

En çok da kendini bırakmayan, her daim güçlü ve güleryüzlü olmaya çabalayan, yanındaki insanları üzmemek için her şey yolunda mesajı veren, doğumun ertesi günü bulaşık makinası yerleştirmeye kalkan, işlerini başkasına yaptırmaktan hoşlanmayan, kaprissiz kendime teşekkür ederim. Aferim Özlem böyle devam et, seni seviyorum...

Bana bu güzel duyguyu yaşama şansı veren Allah'ıma binlerce şükür.

Allah isteyen herkese nasip etsin inşallah, kalbinizden geçen ne ise o olsun, Amin :)


Sevgiler...



İlginizi çekebilecek diğer yazılar;
  1. BABY SHOWER HAZIRLIKLARI - Yeni !!
  2. Doğum Çantasında Neler Olmalı - Yeni !!
  3. Hamilelikte 32.Haftada Çalışabilir Raporu Almak
  4. SEVGİLİ GÜNLÜK / 13.09.2014
  5. SEVGİLİ GÜNLÜK / 15.08.2014
  6. SEVGİLİ GÜNLÜK / Bebeğimin cinsiyeti
  7. SEVGİLİ GÜNLÜK; Arman Macit
  8. Sevgili Günlük / Arman'a son 1 hafta - Yeni !!
  9. Özlem'in Bebeğimi Bekliyorum Partisi - Yeni !!

19 yorum:

  1. maşallah diyorum size. ben de 8 aylık hamileyim inşallah benim de doğumum sizin gibi güler yüzle geçer. Bebeğinizle güzel günler sizin olsun inşallah :)

    YanıtlaSil
  2. Hayırlı olsun bebeğiniz Allah analı babalı büyütmeyi nasip etsin inşallah bayadır bekliyorduk bu yazıyı maşallah sağlıkla renkli bi şekilde gelmiş dünyaya arman bey ilk 3 ay alışma evresi helede ilk bebekte :) sonra tadından yenmez çok güzel bi duygu tekrar hayırlı olsun takipteyim ;) ^gözde^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet cok renkli bir hikaye :) 45 gunluk olduk insallah 3 ayi gecince daha iyi olur Diye umut ediyorum.

      Sil
  3. Canim cok tatlisin. Okurken duygulandim. Guzel arkadasim kiz dogururken bile cok guzelsin masallah .. :) Hep mutlu ol. Yanimda ol. Arkadasim ol.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fistigim ne guzel bir yorum cok mutlu oldum. Insallah hep hayatimizda ol cok cok optuk seni Armoş la beraber

      Sil
  4. Canım okurken ne kadar duygulandım bilemezsin :( ama bir yandan da çok güldüm. Seninle birlikte hissettim doğumu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allahim sana da yasatsin bu guzel duyguyu insallah canim.

      Sil
  5. maşallah sana ve armana gözlerim dolu dolu okudum insanı nemlendiriyor bu küçük adamlar.
    rabbim hayırlı ömürler versin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklisin bu kucuk adamlar cok farkli :) opuyorum cok

      Sil
  6. özlem armağan ben çok güzel bir yazı olmuş o güzel yüreğine sağlık ablacım arman macit uzun ömürlü olsun güle güle büyütün sen biraz farklımısın acaba:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canim cok tesekkur ederim guzel dileklerin icin. neden farkli misin dedin ?

      Sil
  7. Güzeller güzeli tazecik anne, merhabalar doğum boyunca akmayan waterproof eye liner/ kalemin markasını öğrenebilir miyim acaba? bu arada hamilelik nasıl yakışmış farklı bir güzellik, güzelliğin de ötesinde yoğun bir masumluk var.. doğum fotoğraflarınız düğün fotoğraflarınızla yarışır desem yalan olmaz 82 kere maşallah 41 yetmez çünkü

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla bu yorum da cok iddiali, insani hangi ruh halinde olursa olsun ucuracak kadar guzel :) guzel kalbin icin cok tesekkur ederim. Annelik oncelikle kalbimi masumlastirdi asil sanirim. Waterproof kalemim Artdeco diye bir marka. Boynerden almistim. Inanilmaz memnunum yumusacik, kolay suruluyor ozellikle mavisi muhtesem :) sevgiler

      Sil
  8. Her kelimenizi dikkattle ve heyecanla okudum. Ben daha çok yeni hamileyim, daha doğuma birsürü ay var ama merakla doğum hikayeleri okuyorum. Zorluklar olsa da çok şükür sağlıkla almışsınız bebeğinizi kucağınıza. Allah bize de nasip eder inşallah ^^ Amin ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Insallah saglikli minicik bebeginiz sizi hic uzmeden gelsin mutlu yuvaniza.

      Sil
  9. Hikayenize ve üslubunuza bayıldım

    YanıtlaSil
  10. Sadece tek farkimiz ben genel anestezi oldum suni sanci bendede ise yaramadi sezeryan oldum ve bebeklerimizin cinsiyeti farkli birde mihrimah benim kizimin ismi anne olmak guzel bi duygu 10 mayis 2016 dogumlu benim yavrum senin hikayeni okuyunca kendi yasadiklarim geldi gozumun onune bebegini saglikli buyutmeyi nasip etsin Rabbim

    YanıtlaSil

Pekiii sen bu konu ile ilgili ne düşünüyorsun? Yorumunu yaz ben Özlem e iletirim... :))

INSTAGRAM @yollardahayatvar