İzmir'in Meşhur Köyü; KOZBEYLİ

İzmir de oturanlar bilir buralarda kahvaltı pek bir önemlidir, hele ki pazar kahvaltıları. Aheste aheste kalkılır, giyinip süslenilir,
en doğal, çeşitli, lezzetli kahvaltı nerede varsa oraya doğru yol alınır. Bizim mesela sadece kahvaltı için 2-3 saat bile yol yapmışlığımız var.

Kozbeyli Köyü'nü merak ediyoruz neden kahvaltı anlatıyorsun diyenler için, işte diyorum tam da bunun için anlatıyorum.

Gözlerinizi kapatın, burnunuza buram buram sıcacık köy ekmeğinin kokusu gelsin, üzerine sapsarı tereyağını sürüyorsunuz, en üste mis gibi çemen, köy sütü de yanıbaşında.

Gözlemeler, Foça Karası şarabı ve tandırı da enfes.

Çocukları ile gidenler bahçesindeki tavşan kulübesine bayılacaklar. Deniz manzarası, püfür püfür bir esinti, İşte size Kozbeyli Sofrası... Bu arada pazartesi günleri kapalı aklınızda bulunsun.

Muhteşem bir kahvaltı ile karnımızı doyurduk peki üstüne ne içilir derseniz, elbette ki, Şakir'in dibek kahvesi :)

Köy meydanındaki bu kahvede 100 yıllık kocaman bir dibekte, tokmakla dövülen kavrulmuş kahve, yanında getirilen minik lokumları ile tarifsiz bir lezzet. Sadece kahve içmeye bile köye gelenlerin sayısı hiç de az değil.

Gayet salaş, bakımsız duruyor, hatta ilk zamanlar burada kadınlar oturabilir mi diye bile düşünmüşlüğüm var. Siz de aldanmayın, birçok kanalda belgeseli yapılmış meşhur bir yer burası ve Kozbeyli'nin simgelerinden.

Kasap köftesi, tazecik köy yumurtaları, sarmalar, börekler; işte böyle enfes lezzetlerin olduğu bozulmamış bir köy burası. Her yer zeytin ağaçları ile dolu o yüzden hiç tereddüt etmeden zeytinyağlarından satın alabilirsiniz.

Tarihi 500 yıl öncesine dayanıyor, 1924 mübadelesine kadar Türkler ve Rumlar birlikte yaşamış. Mübadele zamanında ise Rumlar, Yunanistan'a giderken Selanik, Midilli ve Rumeli'den göçmenler gelmiş. Ne zor yıllar, evini toprağını, komşularını bırak, alabildiğin kadar eşya ile yeni bir yere yerleş.

Önceleri dağın yamacında olan bu köy, zamanla şimdiki yerine doğru kaymış. Muhteşem taş evleri, daracık yolları, organik köy pazarı ile eski havasını hala koruyor. Köy pazarı dedim ama fiyatlar çok ucuz değil, fakat meyve ve sebzeler halis muhlis bu köyde yetişen doğal ürünler, renklerini görünce anlayacaksınız siz de.

Ben şahsen hep bu halde kalsın, bozulmasın, modernleşmek adına taş yığını apartmanlarla dolmasın istiyorum. Zaten büyük çaplı bir restorasyon çalışması başlatılacakmış, taş evler ve binalar bozulmadan yenilenecekmiş. İşte buna çok sevindim.

Aliağa tarafından gidenlerin Yeni Foça sapağından, Gencerli'de Kozbeyli ayrımından girmeleri, İzmir tarafından gelenlerin ise Eski Foça ayrımından girip, Gerenköy sapağından sapmaları gerekmekte. İzban kullanacaklar Ulukent durağında inip otobüs ile de ulaşabilirler.

Kozbeyli'de yedik içtik de peki nereleri gezelim derseniz;

Köyün kurucusu Kuzubey, zamanında korunaklı bir kulede yaşamaktaymış, işte şimdi bu kule caminin hemen yanında yer alıyor. Bunun yanında Çapkınoğlu olarak bilinen Rum Meyhanesi de bu kulenin yakınında restore edilmiş olarak sizi bekliyor.

En son gidişimde araba trafiği çok olduğundan köy merkezine park etmek yasaktı. Alt kısımda bulunan otoparka aracınızı bırakıp, daracık ve yokuş yollarından yürümeniz gerekmekte aklınızda olsun, jandarma amcalar kızıyor sonra, bebeğim var vs ne dediysem kabul etmediler, bu yüzden topuklularınızı bu köye gelirken spor ayakkabılarınızla değiştirmek faydalı olacaktır.

Bu hafta bir değişiklik yapalım, bozulmamış bir köyü ziyaret edelim, enfes bir kahvaltıya gidelim ya da meydandaki mis gibi köfte kokusunu takip edelim, üzerine de dibek kahvesini hüpletelim derseniz buyrun gelin efendim :)

Şimdiden keyifli günler dilerim...

Yolunuz açık olsun...